BİNDİĞİ DALI KESTİ

Oradan geçenlerden biri hoca merhumu bindiği dalı keserken görüp:

— Hocam ne yapıyorsun? Bindiğin dalı kesiyorsun, o ağaç kesilirse sen de düşersin sonra, dediyse de hoca merhum bindiği dalı kesmeye devam etti.

Hakikaten biraz sonra da ağacın kırılan koluyla beraber yere düştü. Hoca merhum kendi kendine:

— Bu adam benim buradan düşeceğimi bildiğine göre benim ne zaman öleceğimi de bilir, diyerek adamın peşine düştü.

Bir müddet koştuktan sonra da adama yetişti. Adam arkasından hocanın geldiğini görünce:

— Ne o hoca efendi, bu hâl nedir? diye sordu. Hoca merhum:

— Arkadaş, sen benim bindiğim dalı kesince düşeceğimi biliyorsun, benim ne zaman öleceğimi de bilirsin, dedi.

Adam:

— Hocam olacak iş mi? Ben nereden bilirim senin ne zaman öleceğini diye diretti ise de hoca hazretleri söyleyeceksin, diye ısrar ediyordu.

Adam kurtulmak için:

— Hocam, dedi. Odunları merkebe yükleyip yukarı doğru çıkarken, yolda merkep bir kere tökezlerse bil ki, canının yarısı gitmiş demektir. İkinci tökezlenmesinde ise ölürsün, dedi.

Hoca merhum, adamın dediği gibi yaptı. Biraz sonra merkep tökezlemeye başladı. Hoca dermansızlaşmaya... İkinci tökezlenmede ise hoca:

— İşte öldüm, diyerek yere yattı.

Bir müddet sonra hoca hazretlerini ölü olarak buldular. Tabuta koyup eve götürüyorlardı. Biraz gittikten sonra yol iki çatal oldu. Cemaat hangisinden gitsek acaba diye düşünürlerken, hoca merhum tabuttan başını çıkarıp:

— Ben sağlığımda şu yoldan giderdim, dedi ve onlara yol gösterdi...

* * *

Index'e dön --- Sonraki hikâye