KENDİNİ TEHLİKEYE ATMAK

Eşlem Nucûbî radıyallahu anh anlatıyor:

Bir Rum şehrinde bulunuyorduk. Rumlardan karşımıza büyük bir asker safı çıktı. Müslümanlardan da onların karşısına o kadar yahut ondan daha kalabalık bir saf çıktı. Şehir ehlinin başında Utbe bin Âmir radıyallahu anh, öteki topluluğun başında da Fudâle bin Ubeyd radıyallahu anh vardı. Müslümanlardan bir kişi, tâ yarıp içerisine girinceye kadar Rum safına hücuma geçti.

Bunun üzerine insanlar:

— Subhânellah, kendisini tehlikeye atıyor! diye bağırdılar. Bu sırada Ebû Eyyub Ensârr radıyallahu anh dedi ki:

— Ey insanlar, siz şu «...elinizle kendinizi tehlikeye atmayın...» âyetini öyle anlıyorsunuz. Halbuki, o âyet biz Ensâr cemâati hakkında nazil olmuştur. Allahü Teâlâ îslâmı zafere erdirip, yardımcıları çoğalınca bazımız bazımıza gizli olarak «bizim mallarımız zarara uğradı. Halbuki Allahü Teâlâ artık îslâmı muzaffer kılmış ve yardımcılarını çoğaltmıştır. Biz mallarımızın yanında kalsak da ziyan olanların telafisi için çalışsak!» diye söylemişti. Bunun üzerine Allah bizim bu düşüncemizi reddetmek üzere Resulüne «Allah yolunda mallarınızı harcayın ve elinizle, cimrilik ve israf yaparak kendinizi tehlikeye atmayın; mücahidlere maddî ve manevî ihsan ve yardımda bulunun. Çünkü Allah,'muhakkak iyilik ve ihsanda bulunanları sever» (Bakara Sûresi) mealindeki Âyet-i Kerîmesini inzal etti. Ve bunun üzerine, malların yanında kalıp ziyan olanları telâfi etmek için çalışmak ve savaşa katılmamak tehlike oldu.

Bundan sonra da Ebû Eyyub radıyallahu anh'ta şehidlik rütbesine erip Rum memleketinde defnedilinceye kadar, Allah yolunda devamlı kendisini savaşın ön saflarına attı.

(Tirmizî, Ebû Davud, İbni Mâce)

* * *

Index'e dön --- Sonraki hikâye