Mevdudi-3 46.Madde

46 — Mevdûdî, Çeştiyye tarîkatının büyüklerinden olan hoca Kutbüddîn Mevdûdî Çeştînin torunlarındandır. Ecmîrde medfûn olan Mu’înüddîn-i Çeştî, Kutbüddînin halîfelerinden Osmân Hârûnînin halîfesidir. Kutbüddîn Mevdûdî 527 [m. 1132] de Çeştde vefât etdi. Çeşt, Hirât kariyyelerindendir. Mevdûdî, 1321 [m. 1903] senesinde Haydarâbâdda doğdu. 1399 [m. 1979] Eylül ayında Amerikada öldü. Pâkistânda defn edildi. Gazeteci olarak hayâta atıldı. İlk olarak 1927 de (İslâmda Cihâd) kitâbını yazdı. Bu kitâbında ihtilâl fikrlerini yayıyordu. Arabcaya terceme edilince, Hasen-el-Bennânın düşüncelerine te’sîr ederek Mısrda devlete karşı gelmesine ve öldürülmesine sebeb oldu. Mevdûdînin ilmî kifâyetsizliği, böyle sayısız müslimânları, maddî ve ma’nevî ölüme sürüklemişdir. Çünki, hiçbir islâm âlimi, siyâsete karışmamış, ihtilâli hâtırından bile geçirmemişdir. Milleti ilm ile, nasîhat ile irşâd etmişlerdir. İslâmiyyetin ihtilâl ile değil, ilm ile, adâlet, ahlâk ile yayılacağını bildirmişlerdir. Mevdûdî, islâmın bütün ana prensiblerini kendi mantığı ile çözmeğe kalkışmış, islâm âlimlerinden ve islâm bilgilerinden hep ayrılmışdır. Kitâbları incelenirse, kendi mantığını, kendi düşüncelerini, islâmiyyet olarak yaymak çabasında olduğu kolayca sezilir. İslâmiyyeti, modern hükûmet şekllerine uydurmak için çeşidli kılıklara sokmakdadır. İslâmın hilâfet müessesine de, kendi hayâline göre şekl vermekde, halîfelerin hemen hepsine hücûm etmekdedir. İngilizler ve onların uşakları tarafından, islâm âlimlerinin ve dolayısıyle, islâm bilgilerinin yok edilmesi, bunun sapık fikrlerinin yayılmasını kolaylaşdırdı. İslâm âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” kitâblarını okuyup anlıyacak seviyede olmıyan câhiller, onu bir âlim ve mücâhid sanıverdi. Onun siyâsî düşüncelerine geniş islâmî bilgi denildi.

Mevdûdî, müslimânların bu fetret hâlinden fâidelenmesini de becerdi. Dîni siyâsete âlet ederek, siyâsî kimselere yanaşdı. Hind müslimânlarının millî hareketlerine karışdı. Uyanık müslimânların ve islâm mücâhidlerinin başarılarını kendisine mâl etmek için, çok yazılar neşr etdi. Bu yazılarında, kendisine millî önderlik ve telkin edicilik süsü verdi. Çok kurnaz davranarak, partinin başına geçdi. Hâlbuki, Pâkistânın kurulması fikrini ortaya koyanlar ve bu yolda çalışanlar başkalarıydı ve sayıları çokdu. Başlarında Alî Cinnah bulunuyordu. (Eshâb-ı Kirâm) kitâbının 313.cü sahîfesinde şî’î olduğu bildirilen Alî Cinnah, Hind müslimânlarına istiklâl fikrini aşılarken ve onları birleşmeğe çağırırken Mevdûdî, kendi çıkarına isteklerde bulundu. Fitneyi önlemek için habs edilmesine fetvâ verildi. Fitne basdırılıp, 1366 [m. 1947] senesinde Pâkistân devleti teşekkül edince, 1950 yılında serbest bırakıldı. Ehl-i sünnetin temiz müslimânları, yeni devlet içinde islâm da’vâsını güderken, Mevdûdî, (Kâdıyânî) denilen bozuk bir din ile fikrleri meşgûl etmeğe başladığından,1953 de mahkeme olunarak 26 ay dahâ habs edildi. O, habsde iken, müslimânları koruyan anayasa hâzırlanmışdı ve 1956 da kabûl edildi. Fekat habsden çıkar çıkmaz, ihtilâl fikri aşılayan yazıları, ortalığı hemen karışdırdı. Anayasanın yasak edilmesine ve örfî idârenin i’lânına sebeb oldu. 1962 de yeni anayasa yürürlüğe kondu. Fekat Mevdûdî râhat durmadı. İslâm cemâ’ati teşkilâtının kapatılmasına da sebeb oldu. 1964 başında tekrar habs olundu. Fekat genel afvdan istifâde ederek az zemân sonra kurtuldu. İnsan hakları ve adâlet diye bağırarak ihtilâl çıkarmak sevdâsına düşdü. Kişmirde karışıklıklara yol açdı. Hindliler bundan fâidelenerek Kişmire saldırdı. Hükûmet korkunç ve güç durumlarla karşılaşdı. Bütün bu çılgınlıklarıyle kanâat edemiyen Mevdûdî, el altından Süûdî Arabistân ile de iş birliği yapdı. Mezhebsizliği her islâm ülkesine yaymak için kurulmuş olan Medînedeki Vehhâbî istişâre hey’etine a’za oldu. Fekat (Bir zâlime yardım edene, Allahü teâlâ o zâlimi musallat eder) hadîs-i şerîfi tecellî ederek, yanaşmak istediği kimseler tarafından yine habs olundu.

Karaşi medresesinin müdîri ve (Pâkistân medreseleri vifâkı)nın reîsi Muhammed Yûsüf Benûrî, 1397 [m. 1977] senesinde vefât etdi. (El-üstâd-ül mevdûdî) kitâbında, Ebül’ulâ Mevdûdînin ehliyyetsiz ve mezhebsiz olduğunu uzun anlatmakdadır. Bu kitâb arabî olup, İstanbulda ofset ile basdırılmışdır. Yedinci sahîfeden başlıyarak diyor ki: Mevdûdî, uğursuz bir tesâdüf olarak, çocukluğunda, Niyâz Fethpûrî isminde bir mülhidi kâtib yapdı. Bunun sapık fikrleri ile bozuldu. Bunun yardımı ile, çeşidli mecmû’alara yazı vererek geçimini sağladı. Sonra, (Cem’ıyyet-ü ulemâ’il-Hind) idâresini ele aldı. Müfti Muhammed Kifâyetullah ve şeyh Ahmed Sa’îd-i Dehlevînin yardımları ile (Müslim) mecmû’asını çıkardı. 1352 [m. 1933] de (Tercümân-ül-Kur’ân) mecmû’asını çıkardı. Sonra dört arkadaşı ile birlikde, (Dâr-ül-islâm) idâresini kurdular. Bu arkadaşları, Muhammed Mauzûr Nu’mânî, Ebül Hasen Alî Nedvî Lüknevî, Emîn Ahsen-ü-İslâhî ve Mes’ûd Âlim-ül-Nedvî idi. Nihâyet, 1360 [m. 1941] de (El-cemâ’at-ül-islâmiyye) idâresini te’sis etdi. Akıcı kalemi ile yazılar neşr etdi. Şeyh Münâzır Ahsen-ül-Geylânî, Seyyid Süleymân-ün-Nedvî, Abdülmâcid Deryâbâdî gibi meşhûr kimselerin medh ve senâlarına kavuşdu. Fekat fikrlerini yaymağa başlayınca, ileriyi gören ilm adamlarında tereddüdler hâsıl oldu. Kitâblarına karşı ilk reddiyye yazan şeyh Münâzır Ahsen-ül-Geylânî oldu. Abdülmâcid Deryâbâdînin çıkardığı (Sıdk-ul-cedîd) mecmû’asında, (Yeni bir hâricî) başlığı ile ilk reddiyyesini yazdı. Sonra, Süleymân-ün-Nedvî ve Hüseyn Ahmed-ül Medenî, Mevdûdîye reddiyyeler yazdılar.

Mevdûdînin sapıtmasına sebeb, din bilgilerini ehlinden öğrenmedi. Arabî ilmlerde mehâret kazanamadı. Hakîkî din âlimlerinin sohbetlerine kavuşamadı.İngilizce ve arabî lisanlarını, okumakda ve yazmakda ve konuşmakda başarılı olmadı. Arabî olarak neşr etdiği kitâblarının hepsini urdu dili ile yazmış ve şeyh Mes’ûd âlim-ün-Nedvî ve talebesi tarafından arabîye terceme edilmişdir. Üzerlerinde Mevdûdî ismi yazılı olduğundan, okuyanlar, Mevdûdînin arabî olarak yazdığını zan etmekdedirler.

Mevdûdî bir din adamı değildir. Bir siyâset adamıdır. Urdu dilinde akıcı bir kalemi vardır. Fekat, kitâblarının zararı, fâidelerinden büyükdür. Şerleri, hayrlarına gâlibdir. Bilhâssa urdu dilinde neşr etdiği kitâblarında, Eshâb-ı kirâma dil uzatmakdadır. Halîfe-i râşidinden olan hazret-i Osmânı lekelemekdedir. İslâmiyyetin ıstılâhlarını ve âyet-i kerîmeleri değişdirmekdedir. Selef-i sâlihîne hakâret etmekdedir. Bütün yazıları, mevkı’ ve koltuk kapmak arzûsunu açıkca göstermekdedir. Vehhâbîlerin kurmuş olduğu (Râbıtat-ül-âlem-il-islâmî) teşkilâtının a’zâları ve Necddeki, Riyâddaki mezhebsizler, Mevdûdîyi seviyorlar. Arabî kitâblarını dünyâya yayıyorlar. (Sarrâ’) sâhibi Kusaymî ve (Câmi’at-ül-Medîne) müderrislerinden Nâsır Albânî bunlardandır. Pâkistândaki din adamlarından Muhammed Zekeriyyâ da, önce Mevdûdînin yazılarını beğeniyordu. Sonra sapıklığını, dalâletini anlayınca, kendisine nasîhat mektûbu yazdı. Sonra, onun bozuk fikrlerini bildiren bir risâle neşr etdi. Doktor Abdürrazzâk Hezârevî Pâkistânî, bunu urdu dilinden arabîye terceme ve şerh ederek neşr eyledi. Bunu okuyanlar, Mevdûdînin fikrlerini iyi anlar. Fikrlerinin bir kısmı fıskdır. Bir kısmı bid’atdir. Bir kısmı ilhâddır. Bir kısmı dinde câhil olduğunu gösteriyor. Bir kısmı, din bilgilerini iyi kavrıyamadığını bildiriyor. Çeşidli yazıları birbirlerini nakz etmekdedir.

Hindistânda, her fırkadan, her mezhebden âlimler, 27 Şevvâl 1370 ve 1 Ağustos 1951 günü, toplanarak, Mevdûdînin ve kurmuş olduğu (El-Cemâ’at-ül-İslâmiyye)nin müslimânları helâke ve dalâlete sürüklediğine karâr verip bu fetvâyı kitâb ve gazetelerle neşr etdiler. (El-Üstâzül-Mevdûdî) kitâbından terceme temâm oldu. Pâkistân âlimleri de, Mevdûdînin dâl ve mudil olduğuna karâr vermiş, bu karâr, Ravalpindi şehrinde (Ahbâr-ül-cem’ıyye)de 22 Şubat 1396 [m. 1976] târîhinde yeniden neşr edilmişdir.

(El-meclis-ül’âlemî li-sıyânet-il-islâm) cem’iyyetinin 1409 [m. 1988] de Pâkistânın Keraçı şehrinde çıkardığı (Eş-şakîkân) kitâbında, Mevdûdînin ve Humeynînin sakalsız, başı açık resmleri var. Humeynînin Kur’ân-ı kerîme hakâret eden ve Peygamberleri küçülten ve Ehl-i sünnet olan müslimânların, yehûdîden ve hıristiyandan dahâ kötü olduklarını bildiren yazıları ve Mevdûdînin ve bunun kurduğu (Cemâ’at-i islâmiyye)nin mecmû’alarında Humeynîye medhiyeleri var. Bütün bunlar, Mevdûdînin de, râfızî olduğunu gösteriyor demekdedir. Mezhebsizler, Muhammed Abduhun, Mevdûdînin, Seyyid Kutbun ve râfızî babalarından Humeynînin propagandalarını yapıyor. Onların islâmiyyete aykırı yazılarını bir kahramanlık ve mücâdele olarak tanıtıyorlar.