Allahın dost ve düşmanları

Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: (Üç şey îmânın lezzetini artırır: Allah ve Resûlünü herşeyden çok sevmek, kendisini sevmiyen müslümanı Allah rızâsı için sevmek ve Allahın düşmanlarını sevmemek.) [Taberânî]

(Kişi, dünyada kimi severse, âhırette onun yanında olur.) [Buhârî]

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyurdu ki: (Sevgi, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi gerektirir. Bu sevgi ve düşmanlık, âşıkların elinde ve irâdesinde değildir. Seviyorum diyen bir kimse, sevgilisinin düşmanlarından uzaklaşmadıkça sözünün eri sayılmaz. Buna yalancı denir. Sevgi, sevgilinin her şeyini sevmeyi gerektirir. Büyükler, (Sevdiğin zâtı inciten kimseye gücenmez isen, köpek senden daha iyidir) demişlerdir. Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allahtan uzaklaştırır. Onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sevgiliye dost olunmaz.) [c.4, m.29]

(Muhammed aleyhisselâma uymak için, Onu tam ve kusûrsuz sevmek lâzımdır. Tam ve olgun sevginin alâmeti de, onun düşmanlarını düşman bilip sevmemektir. Sevgiye müdâhene [gevşeklik] sığmaz. İki zıt şeyin sevgisi bir kalbde, bir arada yerleşemez. Cem’i zıddeyn muhâldir. Ya’nî iki zıddan birini sevmek, diğerine düşmanlığı gerektirir.) [m. 165]

(Doğru îmânın alâmeti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsûs olan ve kâfirlik alâmeti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü islâm ile küfür, birbirinin aksidir. Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerine hakâret ve kötülemek olur. Allahü teâlâ, habîbi olan Muhammed aleyhisselâma, islâm düşmanları ile savaşmayı ve onlara sertlik göstermeyi emrediyor. Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor. Allahın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allaha düşman olmaya sürükler. Bir kimse, kendini müslüman zanneder. Kelime-i tevhîdi söyleyip, inanıyorum der. Namaz kılar ve ibâdet yapar. Hâlbuki, bilmez ki, böyle, [Allahın dostlarını sevmemek veya Allahın düşmanlarını “şu iyilikleri de var” diye sevmek] gibi çirkin hareketleri, onun îmânını temelinden götürür.) [m. 163]

Muhammed Ma’sûm hazretleri buyurdu ki: (Kâfirleri sevmemek Kur’ân-ı kerîmde açıkça emredilmiştir. Kur’ân-ı kerîme uymamız farzdır.) [m.29].

Kâfirleri sevmeyi harâm eden âyet-i kerîmelerden birkaçının meâli şöyle:

(Allaha ve kıyâmet gününe îmân edenler; babaları, kardeşleri ve akrabâsı olsa da, Allahın ve Resûlünün düşmanlarını sevmez.) [Mücâdele 22]

(Kâfirleri dost edinen, Allahın dostluğunu bırakmış olur.) [Â.İmrân 28]

(Yahûdîleri ve Hıristiyanları dost edinmeyin, sevmeyin!) [Mâide 54]

(Ey îmân edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin, onları sevmeyin!) [Mümtehine 1]

(Kâfirlerle, münâfıklarla cihâd et! Onlara sert davran, düşmanlık yap!) [Tevbe 73]

Allahü teâlâ, Eshâb-ı kirâmı, (Kâfirlere gadab ederler, birbirlerine merhametlidirler) diye övmektedir (Feth 29)

Hadîs-i şerîflerde de buyuruluyor ki:

(Allahü teâlâyı sevmiyen ve O’nun düşmanlarını düşman bilmiyen, hakîkî îmân etmiş olmaz. Mü’minleri Allah için seven ve kâfirleri düşman bilen, Allahın sevgisine kavuşur.) [İ.Ahmed]

(Allahın dostunu seven, düşmanını düşman bilen îmân-ı kâmil olur.) [E.Dâvüd]

(İsyân edenlere düşmanlık ederek, Allaha yaklaşın!) [Deylemî]

(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyâmette onlarla haşrolur.) [Taberânî]

(Kâfirlere karşı malınızla, cânınızla ve dilinizle cihâd edin!) [R.Muhtâr]

Halîfe Ömer’e, (Hîreli bir hıristiyan var. Çok zekî, yazısı da çok güzel, bunu kendine kâtib yap) dediler. Kabûl etmedi. Aşağıdaki âyet-i kerîmeyi okuyup, (Mü’min olmıyan birini dost edinemem) dedi

Ebû Mûsel Eş’arî hazretleri anlatır: Halîfe Ömer’e dedim ki:

- Hıristiyan kâtibim çok işe yarıyor.

- Niçin, bir müslüman kâtib kullanmıyorsun? (Ey mü’minler! Yahûdî ve hıristiyanları sevmeyin) âyetini işitmedin mi?

- Dîni onun, kâtibliği benim.

- Allahü teâlânın hakîr ettiğine ikrâm etme! O’nun zelîl ettiğini azîz eyleme! Allahın uzaklaştırdığına yaklaşma!

- Basra’yı onunla idâre edebiliyorum.

- Hıristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir!

geri    mezhep    ileri