Belalara sabretmek

Sual: Başımıza gelen belalara sıkıntılara sabretmek mi lazım, günahlarımıza kefaret oluyorlar mı?

CEVAP

Şakik-i Belhi hazretleri, (Sıkıntıya sabrın mükâfatını bilen, sıkıntılardan kurtulmaya heves bile etmez) buyuruyor. Sıkıntılara karşılık verilecek nimetleri hatırlayarak, sıkıntı hafifletilebilir. Nitekim Allahü teâlâyı sevenler, birçok acılara katlanmışlar, hatta o acıları duymamışlar bile, Sırri-yi Sekati hazretleri, (Allahü teâlâyı seven, Ondan gelen belâların acısını hiç duymaz. Bir değil, yetmiş kılıç darbesi alsa yine duymaz) buyuruyor. Nitekim, Mısır halkı günlerce yemeden içmeden Hz.Yusufün güzelliğine bakakaldılar. Onun güzel yüzüne bakmakla açlıklarını unuturlardı. Bundan daha önemlisini de Mısırın ileri gelen kadınları, Hz.Yusufün güzel cemaline bakarak, ellerini kestiler, fakat acısını duymadılar. (Yusuf suresi 31)

Çölde, yaşayan bir bedevinin bir horozu, bir köpeği ve bir de merkebi vardı. Horoz, sabahları öter, onları namaza uyandırırdı. Bir gün tilki horozu alıp götürdü. Çoluk çocuğu üzüldü. Bedevi, (Hakkımızda belki bu hayırlıdır) diyerek onları teselli etti. Bir kurt geldi, yüklerini taşıyan merkebini parçaladı. Bedevi, üzülen çoluk çocuğunu, (Belki hakkımızda hayırlısı budur) diyerek teselli etti. Bir müddet sonra kendilerine bekçilik eden köpekleri de öldü. Bedevi yine ailesini teselli etti.

Bir sabah gördüler ki, ilerideki bir çadırda yaşayanlar, esir alınarak götürülmüş. Merkebin anırması, horozun ötmesi ve köpeğin havlaması çadırda yaşayanları ele vermiş. Bedevinin hayvanları olmadığı için onların varlığından haberdar olamamışlar. Hayvanlarının elden çıkması, bedevinin hakkında hayırlı olmuştur. Şu hâlde, (Allahü teâlânın gizli lutuflarını bilen, her halükârda Onun işinden razı olur) sözünü hiç unutmamalıdır!

İsa aleyhisselam, cüzzamdan etleri dökülmüş, gözleri kör olmuş, her tarafı perişan yatalak bir hastanın, (Çoklarını müptela ettiği dertten beni koruyan Allahü teâlâya hamd olsun) dediğini işitince, (Sana gelmedik belâ mı var da böyle duâ ediyorsun?) buyurdu. Hasta adam, (Ey Allahın Resulü, benim imanım var, ben marifet sahibiyim) dedi. Hz. İsa, (Doğru söyledin) buyurarak elini hastanın vücuduna sürdü. Gözleri açıldı, vücudunu kaplayan hastalık da hemen geçti. Eskisinden daha güzel biri oldu. Hz. İsa ile birlikte uzun müddet yaşadılar.

Belâ, musibet, günahlara kefarettir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Size gelen her musibet, kendi ellerinizle işleyip kazandığınız günahlar yüzündendir. Bununla beraber Allah bir çoğunu da affeder, musibete uğratmaz.) [Şura 30]

Demek ki işlediğimiz günahların bir kısmına ceza olarak musibet geliyor. Böylece ahirete kalmadan dünyada günahımızın cezasını ahirete göre çok hafif olarak çekiyoruz.

İmam-ı Rabbanî hazretleri buyurdu ki:

İnsanın karşılaştığı her şey Allahü teâlânın dilemesi ile var olmaktadır. Bunun için, iradelerimizi Onun iradesine uydurmalıyız. Karşılaştığımız her şeyi aradığımız şeyler olarak görmeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur.

Gelen belâ ve sıkıntılara sabrederek göğüs germek büyük nimettir. Sabredemeyen felakete düçar olur. Bir hastalık, bir belâ gelince bağırıp çağırmak fayda vermez. Aksine zararlı olur. Bunun tek çaresi Allahın takdirine razı olmaktır. Sabırlı olmayan muvaffak olamaz. Bir kimse başına gelen felaketlere sabretmezse devamlı huzursuz olur, doğru dürüst ibâdet edemez. Kim Allahtan korkarak sabrederse sıkıntılardan kurtulur. Sabreden muradına erer. Her hayra sabırla ulaşılır.

Sabrın imanla da ilgisi vardır. Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiramdan bazılarına, (İmanınızın alameti nedir?) buyurdu. Onlar da, (Genişlikte şükreder, darlıkta sabrederiz ve Allahü teâlânın kaza ve kaderine razı oluruz) diye cevap verince, (Yemin ederim ki siz müminsiniz) buyurdu.

Başka bir zaman, (İman nedir?) diye suâl edenlere, (Sabırdır) buyurdu. Yine, (Sabrın imandaki yeri, başın bedendeki yeri gibidir. Başsız beden olmıyacağı gibi, sabırsız iman da olmaz) buyurdu. Sabretmiyenin imanı zayıf demektir. Sabır üç çeşittir:

1- Belâya sabır,

2- Din bilgilerini öğrenirken ve ibâdetlerini yaparken sabır,

online casino

3- Günah işlememek için sabır. Hadis-i şerifte, (Belâya sabredene 300, ibâdet yapmaya sabredene 600, günah işlememeye sabredene ise, 900 derece ihsan edilir) buyuruldu. Belâya sabır hakkında hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Nimete kavuşunca şükreden, belâya uğrayınca sabreden, haksızlık yapınca af diler, zulme uğrayınca bağışlarsa, onlar emniyet ve hidayettedir.)

(Hoşlanılmayan şeye sabretmekte büyük hayır vardır.)

(Sevmediklerinize sabretmedikçe, sevdiklerinize kavuşamazsınız.)

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:

(Ey iman edenler, Allahtan sabır ve namazla yardım isteyin. Allahü teâlâ elbette sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 153]

(Ey iman edenler, sabredin, sabretmekte birbirinizle yarış edin!) [A.İmran 200]

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Uğradığı belâyı gizliyenin günahları affolur.)

(Öfkeni yen ki cennete kavuşasın!)

(Acıya sabredip uğradığı felaketi gizlemesi ve kimseye şikayet etmemesi, kişinin Allahı iyi tanımış olmasındandır.)

Hikmetli sözler

Sabır, tökezlemiyen binek, kanaat ise bükülmiyen kılıçtır.

Üzülmek istemiyorsan, kaybedince seni üzecek bir şeyi kazanmaya çalışma.

Her musibetin geçici olduğunu bilen, belâya maruz kalınca kendisini tesellide başarılı olur.

Musibete sabırsızlık göstermek, ondan da büyük musibettir.

Belâya sabredilmezse, musibet iki olur.

geri    islamahlakı    ileri