KALBE GELEN DÜŞÜNCELER

İnsanın kalbine, melekten, sâlih veya kötü arkadaştan ve kendi nefsinden de çeşitli düşünceler gelir. Bunların birbirinden farkı nasıl bilinir? Hadîs-i şerîfte, (Melekten gelen ilhâm, İslâmiyyete uygun olur. Şeytandan gelen vesvese, İslâmiyyetten ayrılmaya sebep olur.) buyuruldu. O hâlde vesveseyi ilhâmdan ayırmak için dinin emrini iyi bilmek lâzımdır.

Şeytan, hayırlı, iyi bir işe mâni olmak için daha az iyi olanı yaptırmak maksadıyla vesvese verir. Büyük günâha sürüklemek için küçük iyilikleri yaptırmaya çalışır. Dinini bilen kimseyi, şeytan, aslâ aldatamaz. Her insan Allahın kulu olduğu hâlde, dinini bilen, Allahın emîr ve yasaklarına riâyet eden kimseler için Kur'ân-ı kerîmde, şeytana hitap edilirken, (Benim kullarıma senin sultan [hâkimiyetin] yoktur.) buyuruluyor. (İsrâ 65)

Şeytanı Kovmak İçin

Şeytanın vesvesesine aldanmamak için Allahü teâlânın, (Benim Kulum) dediği kimselerden olmalı, yâni düzgün bir i'tikâda ve ilme sahip olmalı ve ilmi ile amel etmelidir! "Meselâ şeytan vesvese verince, onu hemen uzaklaştırmalıdır! Hadîs-i şerîfte, (Şeytan vesvese verir. Allahın ismi zikredilince, söylenince kaçar. Söylenmezse, vesveselerine devam eder.) buyuruldu. (E. Ya'lâ)

Sünnete uygun abdest almasını bilmeyen kimse, iyi abdest alayım diye fazla su kullanır. Bu ise vesvesedir. Hadîs-i şerîfte, (Vesvese şeytandandır. Abdest alırken, guslederken ve necâset temizlerken şeytanın vesvesesinden sakının!) buyuruldu. (Tirmizî)

Vesvese etmek günâhtır. Vesvese eden imâmın arkasında namaz kılmak, mekrûh olur.

Vesvese eden kimse, dine iyi uymak niyyetiyle yeni bir şeyler çıkarır, bu ise bid'attır. Bid'at ise harâmdır. Başkalarının yiyecek ve içeceklerinin, giyeceklerinin temiz olup olmadığında şüphe eder. Bu da sû'i zanna sebep olur. Müslümana sû'i zân ise harâmdır. (Ben her gıdâyı yemem, ihtiyâtlı davranırım) diyerek kibre düşer. Hâlbuki zerre kadar kibri olanın Cennete girmesi zordur.

Fâtır sûresi 6. âyet-i kerîmesinde meâlen, (Elbette şeytan size düşmandır. Onu düşman edinin!) buyuruluyor. Vesvese eden, şeytanı kendine dost ve kardeş edinmiş olur. Sünnetleri, mekrûhları ve diğer emîr ve yasakları bilmiyen, vesvese hastalığına yakalanır. Bunları bilip yerine getiren şüpheye düşmemelidir! Vesvese eden, ruhsatlarla amel etmelidir! Üzerinde necâset görünmiyen her şey temiz kabûl edilir. Şüphe etmekle necis olmaz. Gıdâlarda necis maddeler var zannı ile gıdâ almamak vesvesedir, aşırılıktır. Hadîs-i şerîfte (Aşırı gidenler helâk oldu.) buyuruldu. (Müslîm)

İfrât ve tefrîtten yâni aşırılıklardan uzak olmak ve orta yolu tutmak lâzımdır. Deylemî'deki hadîs-i şerîfte (İşlerin hayırlısı vasat olanıdır.) buyuruldu. (Hadîka)

Şeytanla Bir Münâzara

Şeytan, âbid ve âlim Sâlih efendiye der ki:

- Sâlih efendi, ne kadar çok ibâdet ediyorsun? Sanki Allahın ibâdete ihtiyâcı mı var?

- Evet, Allahü teâlâ, her ihtiyâçtan münezzehtir. Hiç kimsenin ibâdetine ihtiyâcı yoktur. Ancak bizim ibâdete ihtiyâcımız vardır. Kur'ân-ı kerîmde, (Sâlih amelin fâidesi, bunu yapanadır.) buyuruluyor. (Fussîlet 46)

- Sâlih efendi, çok ibâdet etmek için acele ediyorsun. Acele işlerde hayır olmaz. İşlerini önce bir yoluna koy, bir rahata kavuş, ondan sonra bol bol ibâdet edersin. Dünyanı kazanmadan âhıretini nasıl kazanacaksın?

- Ecel benim elimde değil... Sonra bugünün işini yarına bırakırsam, yarının işini ne zaman yaparım? Hadîs-i şerîfte, (Yarın yaparım diyenler, helâk oldu.) buyuruluyor. İbâdetler vakitlidir. Her ibâdeti zamanında yapmak lâzımdır.

- Evet Sâlih efendi, hayırlı işte acele etmek lâzımdır. Hayırlı iş olan ibâdetleri acele yap ki kısa zamanda daha çok ibâdet etmiş olursun.

- Cenâb-ı Hak, çok ibâdeti değil, ihlâslı ibâdeti kabûl eder. Hatâsız yapılan az iş, hatâlı yapılan çok işten hayırlıdır.

- Ne mutlu sana Sâlih efendi, demek az da olsa hatâsız ibâdet ediyorsun. Toplumda düzgün ibâdet yapamıyan çok kimse vardır. İbâdetinle bunlara örnek olmak için onların göreceği yerlerde ibâdet etsen, daha çok sevâb kazanırsın. Çünkü hadîste (Bir hayra delâlet eden, onu yapan gibidir.) buyuruluyor. (İ. Ahmed)

Örnek olmamakla emr-i ma'rûfu terketmiş olursun.

- Allahü teâlânın beni görmesi kâfidir. İnsanların da görmesini istersem, ibâdete riyâ karıştırmış olurum. Riyâ ile yapılan amel kabûl olmaz.

| BAŞA DÖN |