Yanıp ölene kabir azâbı

Suâl: Yanarak ölene kabir suâli ve kabir azâbı olur mu?

Cevap: (Emâli) şerhinde, "Bir kimse kurtlar tarafından parçalanıp yense, yâhut ateşte yansa, denizde çürüse, kabir suâl olur, kabir azâbına veya kabir ni'metine kavuşur." buyuruldu. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Kabir, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur.) [Tirmizî]

Peygamber efendimiz, iki kabir yanında durup, (Biri, idrârdan sakınmadığı için, diğeri ise, söz taşıdığı için kabir azâbı çekiyor.) buyurdu. (Taberânî)

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Kabir azâbı, âhıret azâblarındandır. Dünya azâbına benzemediği gibi, rü'yâda görülen azâba da benzemez. Böyle sanmak, kabir azâbını bilmemekten ileri gelir. Kabir azâbına inanmıyan bid'at sâhibi olur. Bir kimse, "Hakkında hadîs olsa da, olmasa da, kabir azâbına inanmam, âkıl ve tecrübe bunu kabûl etmez." derse kâfir olur. (C.3, m.17- 31)

Âkıl, Göz Gibidir

Aklın almadığı şeyleri âkılla çözmeye kalkışmak çok yanlıştır. Âkıl, göz gibi, din bilgileri de ışık gibidir. Göz, ışık olmadıkça, karanlıkta görmez. Göz, karanlıkta görmediği şeylere "Yok" diyemez. Âkıl da, ma'neviyâtı, fizik-ötesini anlıyamaz. Aklımızdan faydalanmamız için Allahü teâlâ, din ışığını gönderdi. Göz, ışık olmadan karanlıkta cisimleri göremediği gibi, din bilgileri olmadan da âkıl, ma'nevi şeyleri anlıyamaz.

Amerika'daki vahşîlerin, oklarının uçlarına sürdükleri, "Kürar" ismindeki zehir, sinirlerin uçlarını felce uğratır. Adale hareket edemez. Ağrı yapmadığından insan zehirlendiğini anlamaz. Elini, ayağını oynatamaz, yere yıkılır, taş gibi kalır. Görür ve işitir ise de, gözünü kırpamaz, dilini oynatıp bağıramaz. Kabir azâbı da buna benzetilebilir. Ölü, acı duyar, fakat kıpırdayamaz.

İnsan, rûhu sayesinde ayakta durur. Aklı, düşüncesi, rûhu sayesinde vardır. İnsanın, vücûdu bir marangozun âletleri gibidir. İnsan ölünce, âletleri olmadığından, rûh bir iş yapamaz. Bir kimseye, başkasının bütün organları takılsa, o insanın aklında, düşüncesinde değişiklik olmaz. Marangozun eski âletleri yerine, yeni âletleri gelmiş demektir. Âlet değişmekle, marangozdaki bilgi, kabiliyet değişmez. Kesmiyen bir testere yerine, iyi kesen bir testere gelirse, daha kolay iş yapar. Görmiyen gözün yerine sağlam göz takılırsa görür. Kanı, kalbi, beyni de değişse, yine düşünceye te'sir etmez. Sağlam organ takılmışsa, daha kolay iş görür. Çünkü insan, rûh demektir. Bir insan yanmakla yok olmaz. Sadece âletleri elinden alınmış olur. Âhırette ona yeni âletler verilir. Mü'min ise Cennete, kâfir ise Cehenneme gider. Rûh, kendisine verilen vücût sayesinde, ya ni'mete kavuşur veya azâba düçâr olur. Rûhun mâhiyetini bilmiyen veya Allahın kudretinden şüphe eden kimse, insan yanınca yok olduğunu, kabir suâli ve kabir azâbının olmadığını zanneder. Hâlbuki kabir azâbının olduğunu dinimiz açıkça bildiriyor. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Kabir azâbı haktır.) [Buhârî]

(Gizliyebilseydiniz, kabir azâbını işitmeniz için Allaha duâ ederdim.) [Müslim]

(Namaz kılmıyanın kabri ateşle doldurulur. Gece-gündüz onu yakar. Bir ejderha da, her gün her namaz vaktinde onu sokar.) [Kurretül'Uyûn]

(Allaha yemin ederim ki, 99 ejderha Kıyâmete kadar, kâfire kabrinde azâb eder.) [Ebû Ya'lâ, İbni Hibbân]

| BAŞA DÖN |