SOHBET İLE İLGİLİ MESELELER
- Sohbet ve adabı nedir?
Bilgi verir misiniz?
- Sohbet beraber bulunmak,
arkadaş ve dost olmak anlamınadır. Peygamber, mürşid, muallim ve üstadla fizikî
beraberlik sohbet kelimesiyle ifade edilmiştir. "İmanla Hz. Peygamber'i gören,
onunla beraber bulunan ve bu imanla ölen" kimselere verilen "sahabî" adı, sohbet
kökündendir. Hz. Peygamber, ashabını sohbetle yetiştirmiştir. Sohbette hem sözlü
eğitim, irşad ve tebliğ vardır, hem de hal eğitimi ve manevî yansıma vardır.
Şeyh veya görevlendireceği bir vekili vasıtasıyla ihvanın belli zaman ve
mekanlarda bir araya gelmesi söz, fiil ve hal ile etkileşimdir. İnsanın ahlak
eğitimi ve manevî terbiyede kabiliyetlerini ortaya çıkaracak ve geliştirecek bir
aşıya ihtiyacı vardır. Bu aşı yetişkin, kemal ehli kişilerle beraber
bulunmaktır. Allah dostlarının lafızları ve sözleri kadar nazarları ve halleri
de etkilidir. Sıdk makamına eren insanlar kâl lisanından çok hâl diliyle
konuşurlar. Zaten fiilleri ve hali etkili olmayanın söyledikleri hiç etkili
olmaz. Sözün nûranîliği, kalbin nûranîliği kadardır. Beşerî eğitimde en etkili
yöntem, örnek olma verilen eğitimdir. "Mümin müminin aynasıdır."
(Ebu Davud, Edeb, 49) hadisinde ifade edildiği şekilde kişinin güzel huylarla bezenmesi o
huylara sahip, temiz kimselerle bir arada bulunmasına bağlıdır. Nitekim
Kuran'da: "Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve sadık, salih kimselerle
beraber olun!" (et-Tevbe,9/119) ayeti insanların iyilerle birlikte bulunmasını emrederken
"Hatırladıktan sonra zalim kavmin yanında oturup kalma!" (el-En'am, 6/68) ayeti
nefsine karşı zalim kimselerle uzun boylu sohbet ve ülfeti
yasaklamaktadır.
Sohbetin bir eğitim aracı olarak
kullanılması özellikle tarikatların ortaya çıkışından sonraki döneme rastlar.
Nakşbendiyye tarikatı, kurucusu Şah-ı Nakşbend hazretlerinin "Tarîk-ı ma
der-sohbet'est" (Bizim yolumuz sohbet yoludur) sözü bu tarikatta "sohbet ve
maıyyet" usulünü öne çıkarmıştır. Eğitim amacıyla gerçekleştirilen sohbet
toplantılarından azamî istifadenin sağlanması için şu hususlara dikkat edilmesi
üzerinde durulmuştur:
Sohbete Gelirken
1- Sohbet
günü iştiyakla beklenmeli ve abdestle gidilmeli,
2- Sohbete katılan herkesi
kendinden üstün görmeli,
3- Sohbete gelirken sağda solda oyalanmamalı,
4-
Sohbete Hakk'ın rızasını kazanmak ve kardeşleriyle ülfet etmek için
gitmeli,
5- Kafasında ve gönlündeki takıntıları bırakarak sohbete katılmaya
çalışmalıdır.
Sohbet Sırasında
1- Sohbete tayin
edilen vakitte gelmeli mürid sohbete, geç kalmış ve sohbet başlamışsa hemen boş
bir yere oturmalı, selam ve musafaha ile sohbeti kesmemeli,
2- Sohbetle
vazifeli şahsın yanına, yer gösterilmeden oturmamalı,
3- Sohbet için oturur
oturmaz gözler yumulu, eller dizüstünde, teveccüh ve rabıta ile sükunet ve kalb
huzuru içinde sohbeti dinlemelidir,
4- Sohbeti mürşidi yapmıyorsa bile
mürşidinden dinliyormuş gibi dinlemeli,
5- Sohbet sırasında soru sorulmamak,
sorular özel meclislerde veya sohbet sonunda sorulmalı,
6- Sohbet süresince
mümkünse iki dizi üstünde, değilse en uygun bir şekilde ve edeble
oturmalı,
7- Sohbetlerde boş ve faydasız söz konuşmamaya; gıybet ve
dedikoduya, politikaya girmemeye dikkat etmelidir.
8- Sohbet bittikten sonra
selamlaşarak dağılmalıdır.
- Tasavvufta, kalbi kara
insanlarla oturmanın manevi hali etkileyeceği ve bundan sakınılması gerektiği
belirtiliyor. Eğer biz, bu insanlardan kendimizi sakınırsak, bunlara kim yol
gösterecek?
- Tasavvufta sohbet ve arkadaşlık
açısından insanlar dört gruptur;
1- Arkadaşlık ve sohbeti
ilaç mesabesinde olan kişiler. Bunlar müridlerinin hastalıklanna göre ilaç veren
mürşidlerdir.
2- Arkadaşlık ve sohbeti gıda gibi olanlar.
Bunlar da ihvan ile mümin insanlardır. Onlarla birliktelik insanın manevi
hayatını ve ruhunu besler. Bu yüzden gıda sayılmıştır.
3-
Arkadaşlık ve sohbeti mikrop gibi olanlar. Bunlar fasık ve facir insanlardır.
Haramları açıkça işleyen, farzları yapma kaygısında bulunmayan, günaha dalmış
kişilerdir. Böylelerinin kötü tavır ve alışkanlıkları bir mikrop gibi insanlara
bulaşır.
4- Arkadaşlık ve sohbeti zehir gibi olanlar.
Bunlar da inançsız, mülhid ve ateist insanlardır. Öylelerinin iman nûrundan
mahrum ve inkar ile kararmış kalbleri, bir zehir gibi çevresini
etkiler.
Sorunuzdaki "kalbleri kararmış insanlar" bu
tasnifte üçüncü, hatta dördüncü gruba girdiğinden bunlardan hazer edilmesi
gerekir. Ancak bu insanlardan sakınılması, bunları büsbütün terketmek anlamına
gelmez. Burada ifade edilmek istenen, özellikle henüz imanda kemale ermemiş ve
sülûkün başında bulunan kimselerin bu kişilerle yakın temas ve dostluk
kurmamalarıdır. Yoksa seyr u sülûkte belli mesafe almış kimselerin bu kişilere
ulaşması ve onları irşad çerçevesi içine alması gerekir. Ama henüz kendi
problemini halletmemiş kişilerin böyle bir işe kalkışmaları gerekmez. Faydalı da
olmaz. Sonra yasaklanan dostluk ve arkadaşlıktır. Hiç görüşmemek, küs gibi
davranmak hoş değildir. Çünkü müslüman herkese hüsn-i muamele ile en iyi tebliği
yapmış olur.