ZİKİR İLE İLGİLİ MESELELER
- Zikir nedir, nasıl yapılır?
Efdal olan zikir hangisidir?
- Zikir, hatırlamak,
zihinde tutmak, yad etmek, unutmamak ve anmak anlamına Kur'an kaynaklı bir
tasavvuf kavramıdır. Bütün tasavvuf büyükleri ve tarikat ricali, zikri,
yollarının temel esası saymışlardır. Zikir, çeşitli türevleriyle (iştikak)
Kur'an'da 250'den fazla yerde geçmektedir. Sofiler zikri "Elest bezmi"ni ve
orada verdiğimiz sözü hatırlamak olarak anlamaktadırlar. Sema ise: "Elestü
bi-rabbiküm" hitabını duymaktır. Kur'an'ın kendisi ve emirleri hep bu ilahî
mukaveleyi hatırlatan birer zikirdir. Bu yüzden Kur'an bizzat kendisini ve
namazı da zikir olarak adlandırmıştır. Buradan amacın "elest bezmi" sözleşmesini
unutmamak olduğu da anlaşılmaktadır. Mutasavvıflara göre gerçek zikir, Allah'ı
şiddetle sevmek, O'ndan nasıl korkulmak gerekiyorsa öyle korkmak ve gaflet
meydanından müşahede semasına yükselmektir. Ya da Mezkur; yani Allah'dan
başkasını unutmaktır. Çünkü Allah "Unuttuğun zaman rabbını zikret!
(hatırla)" (el-Kehf. 18/24) buyuruyor. Kur'an'da iki tür zikir emri vardır: Mutlak ve
mukayyed zikir. Kur'an'da herhangi bir kayıt belirtmeden mutlak manada ve çok
çok zikretmeyi emreden ayetler vardır. (bk. Alü
İmran, 3/41: el-Ahzab. 33/41: el-Cum'a, 62/10)
Bunların emrettiği zikir, gafletin zıddı anlamındaki kalbî zikirdir. Allah'ın
adının anılmasını emreden (el-Müzzemmil, 73/8;
ed-Dehr. 76/25) ayetler ise kalbî manada zikre
muvaffak olamayanlara dil ile zikretme kolaylığı sağlamakta ve bir bakıma kalbî
zikre hazırlık yaptırmaktadır.
Zikirden maksad Allah'ı hiç
unutmamak olduğuna göre, zikrin efdal olanı kalbî ve hafî olanıdır. Ancak cebrî
olarak yapılan zikirlerin herbirinin salikin durumuna göre ayrı özellikleri
vardır. Tevhid zikrinin kalbi masivadan temizlemede, lafza-i celal zikrinin
kalbî zikre ermede ayrı bir yeri vardır. Bunlardan hangisinin kime ne kadar
yararlı olacağını mürşidler tayin eder.
- Hz. Peygamber
(s.a.), sahabîlerine hergün çekmeleri için belli bir vird vermiş midir? Veya
onlara kendisini rabıta veya vesile ederek Allah'a dua etmelerini söylemiş
midir? Açıklar mısınız?
- Hadis kitaplarında Hz.
Peygamber'in bizzat kendisinin, günde yetmiş veya yüz defa tevbe ve istiğfar ile
meşgul bulunduğunu gösteren (bk. Buhari,
Deavat, 3; Tirmizi, Tefsiru sûre, 47; İbn Hanbel, IV, 261) rivayetler bulunduğu gibi, önce fakir sahabîlere özel
olarak, daha sonra diğer sahabîlere ve bütün ümmete öğretip benimsettiği
tesbîhat (otuz üç kerre sübhanallah, 33 kerre elhamdu lillah, 33 kerre Allahu
ekber) vardır. Hemen bütün hadis kaynaklarının naklettiği bu rivayetten başka
Hz. Peygamber'in özel olarak bazı sahabîlere bir takım evrad verdiği de
görülmektedir. Nitekim Ahmed b. Hanbel'in tesbitine göre Ebû Talib'in kızı
Ümmühâhî şöyle anlatıyor: "Allah Rasûlü bir gün evimizi teşrif etmişti. Ben
kendisine: "Ya Rasulallah, artık yaşlandım ve zayıfladım. Bana oturduğum yerden
yapabileceğim bir amel tavsiye etseniz." dedim. Şöyle buyurdular: "Yüz kere
sübhanallah de!.. Yüz kerre elhamdu lillah de!.. Yüz kerre de la ilahe illallah
de!.." (bk. Müsned, VI, 344)
Peygamberimiz'in kendisini vesîle
ederek dua etmesini emrettiğini gösteren şöyle bir rivayet vardır. Gözleri
kapanan bir adam Peygamberimiz'e gelerek: "Ya Rasulallah gözlerim kapandı.
Benim için dua buyur." dedi. Peygamberimiz şu karşılığı verdi: "Abdest al, iki
rek'at namaz kıl, sonra da şöyle de: Allah'ım peygamberin Muhammed ile sana
tevessül ediyorum. Ey Muhammed, gözümün açılması için senin şefaatçi olmanı
istiyorum. Allah'ım onun hakkımdaki şefaatını kabul buyur." Ardından Hz.
Peygamber şöyle ilave etti: "Bir ihtiyacın olduğu zaman hep aynısı yap!"
Bu olaydan sonra adamın gözleri açılmıştır. (bk. Tirmizi, Deavat, 49; İbn Mace, İkame, 5; İbn Hanbel, IV,
138)