Ezher Şeyhi
Tantavi, Yusuf el Kardavi ve Hüseyin Fadlallah ile Kuveyt, S.
Arabistan, Pakistan ve Mısır müftüleri, Afganistan savaşında
ABD'nin yanında yeralmanın haram olduğunu açıkladılar.
ABD'nin
elinde kesin kanıt olmadan bir İslam ülkesini vurmasını kınayan
İslam Uleması, bir islam ülkesine saldırı yapması için ABD ile
anlaşmanın haram olduğunu açıkladılar. Ezher Şeyhi Muhammed Seyyid
Tantavi, bir İslam ülkesinin mazlum bir devlete karşı yapılacak
bir saldırı için zalim bir ülke ile anlaşmasının dinen ve aklen
haram olduğunu söyledi. Aksine zalimden intikam alınması için tüm
müslümanların mazluma destek için cihada katılmaları gerektiğini
açıklayan Tantavi, ABD'ye karşı Afganlıların yanında yer
alacaklarını söyledi.
Kuveyt müftüsü
Şeyh Süleyman Bugis, Suudi Arabistan Müftüsü Şeyh Hamud eş-Şuaybi,
Pakistan müftüsü Nizammuddin Hamza, Mısır Müftüsü Dr. Ferid Vasıl
ve daha birçok İslam ülkesinin müftüleri yayımladıkları ortak
fetvada, İslam Milletinin "iyilik ve takva" üzerine birleşmesi
istenerek, herhangi bir İslam ülkesinin bombalanması için ABD ile
anlaşmaya girmemeleri gerektiği açıklandı. Dr. Yusuf el-Kardavi ve
Lübnan şii alimlerden Şeyh Muhammed Hüseyin Fadlallah, ABD'ye
yapılacak her yardımın Allah'a, Rasulüne ve tüm müminlere yapılmış
bir ihanet olacağını belirttiler.
Ey iman
edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda cihada çıkın." denilince
olduğunuz yere yığılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya
hayatına razı mı oldunuz? Fakat dünya hayatının zevki ahiretin
yanında ancak pek az birşeydir. Eğer topluca savaşa katılmazsanız,
O sizi acı bir azaba uğratır ve yerinize başka bir kavmi getirir
ve siz O'na zerrece bir zarar veremezsiniz. Allah'ın herşeye gücü
yeter. TEVBE/38 -39
Tarih..
Gül Muhammed ve
Molla Abdullah, kimi zaman meyve-sebze, kimi zaman şekerleme türü
yiyecekler üzerine seyyar satıcılık yaparak hayatlarını sürdüren
biri 40 diğeri 60 yaşlarında iki Afgan müslümanıydı. O zamanlar
Britanya'nın sömürgesi olan Hindistan'ın Kuzeybatı bölgesinden göç
ederek Avustralya'nın Broken Hill kasabasına yerleşmişlerdi.
1
Ocak 1915 Cuma günü sabah namazlarını kıldıktan sonra, aileleri
ile helalleşerek evlerinden ayrıldılar. Çünkü o gün herhangi bir
gün değildi, o sabah herhangi bir sabah değildi. Çünkü devrin
Halifesi, Osmanlı Sultanı Sultan Reşad CİHAD ilan etmişti ve
Avustralya da İngilizler'in yanında, Osmanlı'ya karşı savaşmak
üzere cepheye asker sevk edecekti.
Halife'nin CİHAD
fermanı dünyanın öbür ucundaki bu iki Afgan'ın imanlı yüreklerine
çoktan ulaşmıştı. Hazırlıklarını tamamlayan bu iki yiğit Afgan,
yanlarına aldıkları mavzerler, Kuran-ı Kerim ve Osmanlı Bayrağı
ile kasabanın Tren istasyonuna yakın bir tepedeki kayalık bir yeri
kendilerine mevzi edindiler.
Gün ışırken,
tren istasyonu, Çanakkale cephesine gönderilecek Anzak
askerlerinin gelişi ile kalabalıklaşmaya başlamıştı. Kısa bir
müddet sonra, Anzak askerlerini taşıyacak tren istasyona girdi.
İşte tam bu sırada Gül Muhammed yanlarında getirdikleri Osmanlı
bayrağını bulundukları mevzinin yanına dikti ve Allah u Ekber
nidaları arasında arkadaşı ile birlikte ateş etmeye başladılar.
Ellerindeki tüfeklerle istasyona kurşun yağdırıyorlardı. İlk
şaşkınlığı üzerlerinden atan Anzak askerlerinin de karşılık
vermesiyle bu baskın bir çatışmaya dönüşmüş ve yüzlerce Anzak
askerinin yoğun ateş altındaki iki mücahid 3 saat boyunca ortalığı
savaş alanına çevirmişlerdi. Ancak artık mermileri bitmiş ve ateş
edemiyorlardı. Durumu farkeden Anzak askerleri de ateş etmeyi
bırakmıştı. Kısa bir sessizlikten sonra, ellerine aldıkları
babadan kalma Afgan hançerleri ile Ya Allah diyerek mevziden
fırlayan Gül Muhammed ve Molla Abdullah aynı anda başlayan Anzak
ateşi ile şehit edildiler
Anzaklar, 2 ölü
ve 7 yaralı verdikleri bu çatışmadan sonra, mücahidlerin
mevzilendikleri yerde, Urduca yazılmış şu notu
buldular:
"BUNU
YAPIYORUZ, ÇÜNKÜ SİZ VATANIMIZA KARŞI SAVAŞIYORSUNUZ."
Evet
aslında yukarıda bahsi geçen bu olay bir hikaye değil gerçeğin ta
kendisidir ki, onlardan geriye kalan mavzerler, Kuran-ı Kerim,
Bayrak ve diğer eşyaları hala Sydney'deki Polis müzesinde
sergilenmektedir.
Üzerinde yaşadığımız topraklardan çıkan CİHAD
fermanının, binlerce kilometre uzaktaki bu iki garip ve mustazaf
gönülde makes bulduğu dönemlerin geride kaldığını
biliyorum.
Ancak yine de
Gül Muhammed ve Molla Abdullah'ın uğruna ölümlere gittiği
"Müslüman Kardeşleri"nin Torunlarının, onların ülkelerinde esen
savaş rüzgarlarını ellerini ovuşturarak seyretmeleri, hatta daha
da ötesi akacak kandan çıkar sağlamaya çalışmaları beni rahatsız
ediyor.
Yok Türkiye'nin
önemi artmış mış! Yok terörle mücadelede en ön safta yer
alınmalıymış! Taliban zaten çağdışı, Afganistanlılar da ilkel bir
halkmış falan filan.
EY BU VATANIN
MÜSLÜMAN HALKI!!!
ŞUNU BİL Kİ !
AFGANİSTAN'DA AKACAK KAN İLE DEDEN OSMANLI İÇİN GÖZÜNÜ BİLE
KIRPMADAN ÖLÜME KOŞAN O YİĞİTLERİN KANI ARASINDA HİÇBİR FARK
YOKTUR. SENDEN AYNI YİĞİTLİĞİ İSTEMİYORUM AMA HİÇ OLMAZSA
YÜREĞİNDE BİR SIZI HİSSET GÜL MUHAMMED VE MOLLA ABDULLAH'IN
HATIRINA....
Fitne
ortadan kalkıncaya ve din tamamen ALLAH'ın oluncaya kadar onlarla
savaşın (Enfâl-39)
arplerde genellikle, kişisel ve toplumsal kinler
hâkim olmuştur. Harplerde fikir endişesi, bir akîdeyi galip kılma
çabası göze
çarpmaz.