Efendimiz (s.a.s.) evde bulunmuyorlardı. Hazreti Hatice Validemiz Efendimizi aramak maksadıyla dışarı çıkmıştı. Çünkü Hazreti Hatice radıyallahu anhâ Validemiz islâmiyeti henüz yeni i'lân etmiş olan Resûlüllah (s.a.s.) Efendimize düşmanlarının bir kötülük edeceklerinden korkuyordu. Dışarda karşısına bir adam çıktı. Hazreti Hatice adama birşey söylemeden gece olduğundan eve geri döndü...
Peygamberimiz Hane-i Saadetlerinde idi. Henüz Hatice Validemiz bir şey söylemeden Peygamberimiz:
— O karşına çıkan kimdi biliyor musun? buyurdular. Hazreti Hatice (r.a.):
— Bilmiyorum ya Resûlallah! Allah ve Resulü bilir, dedi. Peygamberimiz:
— Ya Hatice, o karşına çıkan adam suretinde Cebrail aleyhisselâmdı. Senden sonra beni ziyaret etti ve sana selâm etti. Şunu söyledi ki, Cennette senin için incilerden yapılmış bir köşk hazırlanmış, tabiî orada buradaki gibi üzüntü ve sıkıntılar yoktur, buyurdular.
Bir rivayete göre, Hazreti Cebrail gelerek:
— Ya Resûlallah, Hak Teâlâ Hatice'ye selâm etti. Bu selâmı Hatice'ye ulaştır, deyip gitti.
Resûlullah da selâmı bildirince, Hatice Validemiz: — Allah'ın (c.c.) bizzat kendisi selâmdır. Sana da Cebrail'e de selâm olsun ey Allah'ın Resulü, dedi.
Bu kıssadan şu hakikat da çıkmış oldu ki, Allah'a selâm gönderilmez. Allah'ın selâma ihtiyacı yoktur. Selâm ancak kendisine selâmet îstenen kimseye verilir. Böylece Hazreti Hatice'nin büyük bir din alimi olduğu, yani müctehit mertebesinde meselelerden hüküm çıkaracak bir ilmi ferasete-sahip olduğu anlaşılır.
* * *