21 Eylül 1915 günü idi. İmroz Adasında çadırımın içinde küçük karyolamda yatıyordum. Birdenbire kendimi buz gibi suların içinde buldum. Birisi beni denizin dibine doğru çekiyordu, boğuluyordum, iki kuvvetli elin, boğazımı sıktığını hissediyordum. Bu iki kuvvetli el beni hem boğuyor, hem de denizin dibine doğru çekiyordu. Gittikçe nefesim kesiliyordu. Fakat tam bu sırada kan ter içinde uyandım. Vücudum zangır, zangır titriyordu. Boğazımı sıkan iki kuvvetli eli uyandıktan sonra da görür gibi oldum. Çadırın içinde sanki bir hayalet dolaşıyordu. Fakat karanlıkta bu hayaletin yüzünü seçemiyordum. Hayalet kaybolduktan sonra rahat nefes alabildim.
Çadıra bir düşman mı girmişti? Buna imkân yoktu. Uyandıktan sonra, saatlerce rüyanın tesiri altından kurtulamadım. Kafamda acaip düşünceler dolaşmaya başladı. Üzerimize bir tehlike çökmüş, bizleri meş'um bir akibet mi bekliyor diye düşündüm.
* * *