İlm-i zahir ve ilm-i bâtın sahibi Imam-ı Kuşeyr'i Hazretleri, öğrendiği ilimle alâkalı olarak başından geçen hâdiseyi şöyle anlatıyor:
Küçük yaşta babamdan yetim kalmıştım. Bir annem vardı, başka da kardeşim yoktu. Ben çevremde mümkün olduğu kadar dini bilgilerimi öğrenmiştim. Fakat bu öğrendiğim bilgiler beni tatmin etmiyordu. Daha fazla okuyup, ilim sahibi olmak istiyordum, ilme karşı büyük bir aşkım vardı. Arkadaşlarım ilim tahsiline gidiyorlardı. Onlarla beraber ben de gitmeye karar verdim, gelip anneme durumu arzedip ilim tahsiline gitmem için izin vermesini istedim. Annem:
— Oğlum, sensiz ben ne yaparım. Senden başka kapımı açacak kimsem yok. Sen de gidersen, ben yapa yalnız kalacağım. Senden uzun müddet ayrı kalmaya yüreğim tahammül etmez, diyerek bana müsaade etmedi. Fakat ben gitmeye kararlı idim. Çok rica minnet ettim. Annem de en sonunda kabul ederek beni uğurladı.
ilim öğrenmek aşkıyla sevinçle evden ayrıldım. Arkadaşlarla beraber yola çıktık. Yolda giderken abdest bozmam icab etti. Bir kenara çekilip defi hacet ederken üzerimi pisledim. Arkadaşlara: — Sîz gidin, ben eve gidip elbisemi değiştireceğim, size yetişirim, dedim.
Eve geldiğimde, anamın içerde hüngür hüngür ağlamakta olduğunu gördüm. Onun ağlamasına yüreğim tahammül "etmedi. Okumak için gitmekten vazgeçtim:
— Anneciğim, artık ağlama sil gözünün yaşını, senin yanında kalacağım, gitmiyorum, dedim
Annem bana ilim tahsiline gitmekten vazgeçmememi söyledi:
— Ben senin okumana mâni olmak istemiyorum. Benim ağlamam her ananın yaptığı bir şeydir, ana yüreği evlâdından ayrı kalmaya dayanamaz. Sen git oku, ben mes'uliyet altına girmeyeyim dedi, ise de ben gitmedim.
Tabii ki anam yanında kalmama sevindi.
Annemle içerde otururken kapı çalındı. Kapıyı açtım ki, yaşlı bir zat benimle görüşmek istediğini, Allah (C.C.) tarafından gönderildiğini ve annemi razı ettiğim için beni evde okutacağını söyledi. Ben onun Hızır Aleyhisselâm olduğunu anladım. Çok sevindim, sonradan kendisinin de açıkladığı Hızır Aleyhisselâmdan, tam üç yıl ders okudum. Üç senede bütün ilimleri bana öğretti. Bu üç sene zarfında bin adet kitap yakmıştı. Üç sene sonra bana icazet verip o yazdığı kitapları memleketimizden geçmekte olan Ceyhun nehrine atmamı söyledi.
Kitapları nehre atmaya kıyamadım, götürüp bir yere sakladım. Akşam eve geldiğimde bana kitapları ne yaptığımı sordu. Ben:
— Nehre attım, dedim..
— Ne gördün? dedi.
— Hiçbirşey görmedim, dedim. Bana:
— Yalan söylüyorsun, kitapları nehre atmadın, dedi. İkinci gün kitapların yerini değiştirip yine nehre atmaya kıyamadım. Akşam bana yine sordu ne gördün diye..; Ben yine:
— Nehre attım ama bir şey görmedim, dedim.
— Yaramaz çocuk kitapları yine nehre atmadın, buyurdu ve bana tekrar kitapları nehre atmamı emretti.
Bu sefer gidip sandığa doldurulmuş olan kitapları nehre attım. Nehre attığımda, nehirden iki el çıktı, kitapları alıp nehrin içinde kayboldu. Eve döndüğümde gördüklerimi anlattım.
— Bu sefer atmışsın, dedi.
Bunun ne mânâya geldiğini sorduğumda:
— Kıyamete yakın bir zamanda Hazreti İsa yer yüzüne gelip, bu kitaplarla bir ümmeti Muhammed olarak amel edecektir, buyurdular.
Ben öyle inanıyorum ki, Hızır Aleyhisselâmın bana Allah tarafından gönderilmesi ve bütün ilimleri bana ta'lim etmesi, annemin:
— Allah sana ilmini nasip eylesin. Sen beni dünyada garip bırakmadığın gibi, Allah da seni dünyada ve ahirette yalnız bırakmasın, diye ettiği duanın kabul olmasındandır.
* * *