Bin dokuz senesi hududunda ingiliz keferesi getirdiler ve bazı hastalıklara şifa olmak namına sattılar. Ehli keyfden bazı yaran keyfe müsaadesi vardır diye müptelâ oldular. Giderek ehli keyif olmıyan Sahi kullanır oldular. Hattâ büyük ulemadan ve eshabı devletten niceleri ol iptilâya uğradılar. Kahvelerde erazil ve evbaşnı çok tütün içmelerinden kahveler gök duman olup içinde olanlar birbirini görmemek mertebelerine vardılar. Sokaklarda ve pazarlarda dahi lüle ellerinden düşmez oldu. Birbirinin yüzüne gözüne püf püf diye sokakları mahalleleri dahi kokuttular. Hakkında nice yave şiirler naznıedip münasebetsizce okuttular. Bazı ahbap ile bir nice defa münâkaşa olundu. Bunun kötü kokusu hemen adamın bıyığını, sarığını, sırtındaki elbisesini, bilhassa içinde kullandığı evini kötü kötü kokuttuğundan gayri halı ve keçe gibi evinin döşemesini yaktığı, küliyle artığı ortalığı kirlettiği ve ayrıca muttasıl içildiğinden insanı işden güçten alıkoyduğu, bunun emsali nice mazarratları olduğu halde «safası ve faydası nedir?» dedikçe bir eğlencedir ve bundan gayri sofası zevke dairdir, demekten gayri bir cevap vermeye kadir olmamışlardır. Cümleden kafi nazar istanbul'da kaç defa yangınlara sebep olmuş ve böylece yüz bin adam ol ateşte yanmış yıkılmıştır. Ancak forsa gemilerde vardiyalar, tütün içerek bir miktar uykuyu defederler, forsa gözcülüğüne faydası olduğu inkâr edilmez ve rutubeti dahi defedip yusııbet irad eder ama bu kadarcık fayda için bir sürü zararı yapmak akla yakın değildir. 1665 (Hicrî 1045) yılına kadar şanı ve şöhreti o mertebede idi ki yazmak ve anlatmak kabil değildir.
* * *