Büyük İslâm alimlerinden Imam-ı Birgivî Hazretleri, ömrünün çoğunu ilim yolunda geçirdiği için, bir hayli yaşlandıktan sonra evlenmişti. Bu sebepten kendisi yaşlı olmakla beraber, hanımı daha genç ve çok da güzeldi.
O yıllarda Aydınoğullarının beylik merkezi de İmam-ı Birgivî hazretlerinin bulunduğu Birgi nahiyesi idi. Aydınoğullarının beylerinden biri, İmam'ın genç ve güzel hanımının ismini duymuş ve birçok yerde' onu beğendiğini söylemişti. Beyin kalben kendisine yakınlık beslediğini duyan Birgivî Hazretlerinin hanımı da, içten içe böyle bir evliliğin olmasına arzu duyuyor fakat kimseye sezdirmemeye de gayret ve dikkat ediyordu.
Manevî radarlarla hanımmın bu halini sezen Birgivî, bir gün helaya abdest bozmaya gittiği zaman, tuvaletteki su testisini kasten kırıyor ve heladan ağlayarak çıkıyor. Hocanın ağlayarak heladan geldiğini gören hanımı: «Hoca hazretleri niye ağlıyorsun?» diye soruyor.
O, tuvalette kullandığı testinin kırıldığını ve onun için ağladığını söylüyor.
Hanımı:
— Hoca efendi bu da ağlanacak şey mi? O kırıldı ise yenisini alırız! dediğinde İmam-ı Birgivî: -
— Ben testinin kırıldığına ağlamıyorum. Beni ağlatan asıl şey, bu zamana kadar avret yerimi hep o testi görürdü. Şimdi o kırılmakla başkasını almak lâzım olacak ve o da benim mahremime muttali olacak. Ben işte bunun için ağlıyorum, diyor.
Hocanın sözlerindeki inceliği derhal anlayan ve kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle kabilinden, sözün kendisi ile alâkalı olduğunu farkeden hanım, hocanın, kalbindeki vesveseyi sezdiğinin farkına varıp derhal tevbe istiğfar ediyor ve niyetinden vazgeçiyor.
* * *