Kaza ve kader mevzuunda çok fikirler ileri sürülmüş ve birçok ilim adamı bu meselede beyinlerini zorlayarak —Allah korusun—, küfre kadar gitmişlerdir. Bu mevzuda ta Hazreti Ali zamanında görüşler ortaya atılmaya başlanmış ve mevzuya açıklık getirilmesi istenmiştir. Bir gün bir ihtiyar Halife Hazreti Ali'nin huzuruna çıkarak şöyle sordu:
— Bizim Şam'a (Sıffin Harbine) yürümemiz Allah'ın kaza ve kaderiyle miydi? Bunu bize söyler misin!
Hz. Ali şu cevabı verdi:
— Nebatları, çimenleri bitiren, mahlûkata can veren Allah aşkına derim ki, hangi yere ayak bassak ve hangi yere konsak bu ancak Allah'ın kaza ve kaderiyle değil de nedir?
— öyle ise bizim yorulmamız boşuna, bizim için mükâfata, ecir ve sevaba hak kazanmak yok gibi.
— Ey ihtiyar, siz giderken Allah size gidişiniz için büyük ecir verdi. Dönüşte de dönüşünüz için ecir verdi. Çünkü siz bunları yaparken zorla yaptırmış buna mecbur edilmiş değildiniz. Bunları arzunuzla yaptınız.
— Bizi kaza ve kader sevketmedi mi?
— Yazık! Sen, kaza sana yapıştı, kader sana sarılıp takıldı sanıyorsun. Eğer iş öyle olsaydı, sevap ve ıkab bâtıl olurdu. Vaad ve vaade, emir ve nehye lüzum kalmazdı. Günah işleyene Allah ıkab etmez, iyilik sahibini de öğrenmezdi. İyilik yapan öğülmeğe, kötülük yapandan daha lâyık olmazdı. Kötülük işleyende yerilmeğe, iyilik yapandan daha müstahak sayılmazdı. Bu gibi saçma sözler putlara tapanların, şeytanın ordularının, yalancı şahitlerin, doğruyu görmeyen körlerin sözleridir. Onlar bu ümmetin Kaderiyesi ve Mecûsîleridirler. Allahu Teâlâ kulları muhayyer bırakmak suretiyle emretti. Sakındırmak için de nehyetti. Kolay olan şeyleri teklif etti. Zorlayarak isyana, boynundan çekerek itaata mecbur etmedi. İnsanlara peygamberleri boşuboşuna göndermedi. Gökleri, yerleri ve bunlar arasında olan şeyleri boş yere yaratmadı. «Böyle şeyler kâfirlerin zanlarıdır. Yuh olsun kâfirlere, onlara cehennem var!»
Bunun üzerine yine sordular:
— öyleyse bizi sevkeden kaza ve kader nedir?
— O, Allah'ın emri ve hükmüdür, dedi ve arkasından şu âyet-i kerîmeyi okudu:
«Rabbin ancak O'na tapmanızı emir buyurdu.» İhtiyar sevinerek kalktı ve:
— Sen o zâtsın ki, itaati sayesinde kıyamet günü Allah'ın rızası umulur. Dinimizin anlıyamadığımız yerini bize açıkça izah ettin. Allah sana bunun en güzel ecrini versin.
* * *