Bu bölümde mustaz'afın manası ve kimlere mustaz'af denileceği üzerinde
duracağız. Zira günümüzde kendilerine alim diyenler bile "mustaz'af" meselesiyle
ilgili olarak büyük yanlışlıklara düşmektedirler.
Allah
(c.c.) şöyle buyuruyor:
"Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden
çıkar. Bize katından bir sahip ve yardımcı yolla" diyen mustaz'af (zavallı)
erkek, kadın ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?"
(Nisa: 4/75)
Ayetten anlaşıldığına göre:
Mekke'de bulunup da böyle bir istekte bulunan bu
kimseler, aslında orada kalmayı istemiyor ve kendilerini oradan çıkarması için
Allah'a (c.c.) dua ediyorlardı. Bu sebeple bu kimseler mazeretlidirler.
Ayet, Mekke'de çaresizlik içinde olan bu kimselerin, Mekkeli
müşrikler tarafından zulme uğratıldıklarını ve bu zalim kavme karşı kendilerine
sahip çıkacak ve koruyup himaye edecek bir veli gönderilmesini istediklerini
bildirmektedir. Çünkü bu kimseler gerçekten güçsüzdürler.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Erkek,
kadın ve çocuklardan (kafirler yüzünden hicret etmekten gerçekten) aciz
kalıp güçleri yetmeyenler ve bir yol bulamayanlar, böyle değildir."
(Nisa: 4/98)
Bu ayette de aciz ve çaresizlerin durumu ele alınmıştır ki bunlar
gerçekten zavallı ve bir yol bulamayan kimselerdir.
İbni Kesir der ki:
"Müşriklerin elinden
kurtulamayanlar, güçleri olsa bile nasıl bir yol izleyeceklerini
bilemeyenlerdir. Bunun içindir ki haklarında:
"Bir çareye güçleri
yetmeyenler" buyrulmuştur."
İkrime de:
"Bunlar Medine'ye gidemeyecek durumda olanlar, buna
bir yol bulamayanlardır" demiştir.
Mücahid
de bunu:
"Yol bulamayanlar" diye yorumlamıştır.
Özetle:
"Mustaz'af; aciz ve güçsüz oldukları için müşriklerin arasından çıkamayıp
onlarla birarada yaşamak zorunda olanlar demektir. Bununla birlikte bunlar:
"Rabbimiz! Halkı zalim olan bu şehirden bizi çıkar. Bize katından bir sahip ve
yardımcı gönder." (Nisa: 4/75)
diyorlar ve bir yol bulamıyorlar. Durumu böyle
olanlar hakkında Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"İşte böylelerini Allah'ın affetmesi umulur. Allah çok affeden ve çok bağışlayandır."
(Nisa:
4/99)
Fakat
müşriklerin ülkesinde bulunan kimseler, oradan çıkabilecek durumda iseler, buna
güçleri yettiği halde sadece vatan sevgisi, mal çoluk- çocuk ve yakınlarına
olan aşırı düşkünlükleri onlara engel oluyorsa, bu mazeret değildir. Allah
(c.c.) böylelerini özürlü kabul etmemiştir.
Allah
(c.c.) şöyle buyuruyor:
"Nefislerine zulmeden kimselerin canlarını alırken melekler "Ne işte idiniz"
deyince, bunlar "Biz yeryüzünde mustaz'afdık" diye cevap verirler. Melekler de:
"Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" derler. İşte onların
barınağı Cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir."
(Nisa: 4/97)
Bu
ayet, Celaleyn tefsirinde:
"Müşrikler arasında ikamet edenler" diye tefsir
edilmiştir.
İbni
Kesir (r.h.) de şöyle diyor:
"Bu ayet geneldir. Güçsüz ve zayıf olmayıp hicret etmeye güçleri yeten; fakat
hicret etmeyip müşriklerin arasında ikamet etmeye devam eden herkesi içine alır.
Bu kimseler haram işlemektedirler. Orada kalışları dinlerini ayakta tutmak için
değildir. Zaten ayetten bunun mümkün olmadığı anlaşılmaktadır:
"Nefislerine zulmeden kimselerin canlarını alırken melekler "Ne işte idiniz"
deyince, bunlar "Biz yeryüzünde mustaz'afdık" diye cevap verirler. Melekler de:
"Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" derler. İşte onların
barınağı Cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir."
(Nisa: 4/97)
Semure
b. Cündüp'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Kim bir müşrikle beraber kalır, onunla birlikte oturursa,
o da onun gibidir."
(Ebu
Davud, Cihad: 170)
İbni
Ebu Hatem rivayet eder ki, Abbas, Akil ve Nevfel'in esir düşmeleri üzerine,
Rasulullah (s.a.v.) Abbas'a şöyle demiştir:
"Kendin
ve kardeşin oğlu için fidye öde." O da:
"Ey
Allah'ın Rasulü! Biz senin kıblene doğru namaz kılmıyor muyuz? Senin getirdiğin
şehadeti getirmiyor muyuz?" dedi.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Ey Abbas! Siz çekiştiniz (kavga çıkardınız), dolayısıyla hasım kabul
edildiniz." dedi. Sonra da:
"Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret
etseydiniz ya!" ayetini okudu."
Burada
asıl anlatılmak istenen "Mustaz'af" kelimesinin sınırlarıdır.
"Mustaz'af" :
gerçekten çaresiz kalıp bir yol bulamayan ve:
"Rabbimiz! Halkı zalim olan bu
şehirden bizi çıkar. Bize katından bir sahip ve yardımcı gönder"
(Nisa: 4/75)
diye yakaranlardır.
Vatanını yakınlarını, çoluk çocuğunu ve malını mazeret gösterenlere gelince,
bunların geçerli hiçbir mazereti yoktur. Bunların kendilerini mustaz'af kabul
etmeleri boş bir kuruntudan ibarettir. Mazeretleri Allah (c.c.) ve Rasulü
(s.a.v.) katında geçerli değildir. Nitekim Allah'ın (c.c.) şeriatini gereğince
bilen ilim ehli de onların mazeretlerini kabul etmemişlerdir.
|