بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Vela Kapsamına Giren Ameller

 
1- Müşriklerin heva ve heveslerine uymak.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Kendi dinlerine uymadıkça Yahudi ve Hristiyanlar senden asla razı olmayacaklardır. De ki: 'Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur.' Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır." (Bakara: 2/120)

Şeyhülislam İbni Teymiyye diyor ki:

"Burada din konusunda ne buyurulduğuna, onların heva ve heveslerine uymaktan menetme hususunda nasıl bir emir getirildiğine dikkat edilmelidir. Yahudi ve hristiyanlar, kendi dini inançlarına uymadıkça müminlerden asla hoşnut olmazlar. İster az, ister çok olsun herhangi bir konuda Yahudi ve hristiyanlara tabi olmak, onlara uymak kesinlikle caiz değildir.

Yüce Allah Musa (a.s.) ve Harun'a (a.s.) şöyle buyurmuştur.

"...Doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna uymayın." (Yunus: 10/89)

"...Musa, kardeşi Harun'a dedi ki: "Kavmimin içinde benim yerime geç, onları ıslah et. Bozguncuların yoluna uyma." (A'raf: 7/142)

"Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra kim peygambere karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola girerse, onu o yönde bırakır ve Cehenneme sokarız. O ne kötü bir yerdir." (Nisa: 4/115)

"Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak kitabı gönderdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. Sizin her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat size verdiği şeylerde sizi denemek istedi. O halde hayırlı işlerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Bu sebeple hakkında ihtilafa düştüğünüz hususları size haber verecektir. Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, onların heva ve heveslerine uyma ve Allah'ın sana indirdiği şeylerin bir kısmından seni saptırmalarından sakın! Eğer onlar (Senin vereceğin hükümden) yüz çevirirlerse, bilesin ki Allah, birtakım günahları sebebiyle onları cezalandırmak istemektedir. Zaten insanların çoğu fasıktırlar." (Maide: 5/48-49)

"Andolsun ki biz, İsrail oğullarına kitap, hüküm ve peygamberlik verdik. Onları güzel rızıklarla besledik ve onları alemlere üstün kıldık. Din konusunda onlara açık deliller verdik. Ama onlar kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında Kıyamet Günü aralarında hüküm verecektir. Sonra seni de din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma. Çünkü onlar, Allah'a karşı sana hiçbir fayda veremezler. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostudurlar. Allah da takva sahiplerinin dostudur." (Casiye: 45/16-19)

Allah (c.c.), İsrailoğullarını din ve dünya nimetleriyle nimetlendirdi. Ancak onlar kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki ihtiras ve haddi aşma sebebiyle ihtilafa düştüler. Daha sonra Allah (c.c.), Mühammed'i (s.a.v.) bir şeriatla gönderdi ve ona bu şeriata uymasını, bilmeyenlerin heva ve heveslerine uymamasını emretti. Fakat insanların çoğu, bilmeyenlerin heva ve heveslerine uyarak yanlış yollara saptılar."

Bütün müminler, kafirlerin heva ve heveslerine uyup, gidişatlarına tabi olmaktan, onların sevdikleri işleri yapmaktan men edilmişlerdir, o halde hepsinin bu esasa uymaları gerekir. Zira böyle yapmayıp, onlarla aralarında hiçbir şey yokmuş gibi davranmaları durumunda, onların batıl dinlerine uymaları söz konusu olabilir. Yasaklanmanın asıl sebebi işte budur.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Böylece biz onu Arapça bir hüküm (hikmetli bir söz) olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, işte o zaman Allah tarafından senin için ne bir dost ne de koruyucu vardır." (Ra'd: 13/37)

Allah (c.c.), kitabını Arapça, hikmetli bir söz ve hüküm kaynağı olarak indirdiğini bildirmiş; bunun hemen ardından da, kafirlere uyulması halinde, onlara uyanları çok ağır bir durumun beklediğini haber vererek yar ve yardımcısız bırakılacakları uyarısında bulunmuştur.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"...Ayetlerimizi yalanlayan ve Ahiret Gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar Rablerine eş tutmaktadırlar." (En'am: 6/150)

Bu ve benzeri pek çok ayette kafirlere uymanın, onların neva ve heveslerine bağlı kalmanın yasaklandığı ve onlara tabi olmanın haram olduğu dile getirilmiştir. Allah'ın emirlerine muhalefet etmek kişiyi küfre sokacağından, bütün müslümanların bu emirlere harfiyen uymaları ve mutlaka bu doğrultuda hareket etmeleri gerekir.

 
2- Kafirlere itaat etmek:

Allah (c.c.) müslümanların kafirlere itaat etmelerini yasaklamış ve bu yasağa rağmen onlara itaat etmeleri durumunda, onların kendilerini küfre ye hüsrana döndüreceklerini haber vermiştir.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir zümreye uyarsanız, onlar sizi imanınızdan sonra çevirip kafir yaparlar." (Al-i İmran: 3/100)

"...Kalbini bizi zikretmekten gafil kıldığımız, nefsinin arzusuna uyan ve işi aşırılık olan kimseye itaat etme!" (Kehf: 18/28)

"...Muhakkak ki şeytanlar, dostlarına sizinle mücadele etmelerini telkin ederler. Onlara itaat ettiğiniz takdirde, şüphesiz siz de müşriklerden olursunuz." (En'am: 6/121)

"Eğer, yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye uymuyorlar ve sadece tahminde bulunuyorlar." (En'am: 6/116)

"Eğer dileseydik, her kasabaya bir uyarıcı gönderirdik. Sen, kafirlere itaat etme ve onlara karşı bütün gücünü kullanarak savaş."  (Furkan: 25/51-52)    

"Ey Muhammedi Kafirlerle ve münafıklarla cihad et; onlara karşı sert davran ..." (Tevbe: 9/73)

"Ey Peygamber! Allah'tan sakın; kafir ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hikmet sahibidir." (Ahzab: 33/1)

Allah (c.c.) kafir önderlere itaat edenler hakkında şöyle buyuruyor:

"Derler ki: "Rabbimiz! Biz liderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik; onlar da bizi doğru yoldan saptırdılar." (Ahzab: 33/67)

"Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i kendilerine rab edindiler. Oysa ki, tek olan Allah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmamışlardı. O'ndan başka ibadete layık Hah yoktur. O, onların koştukları ortaklardan münezzehtir." (Tevbe: 9/31)

Rasulullah (s.a.v.), bu ayeti; "helali haram ve haramı da helal kıldıklarında, onlara itaat ettiler." şeklinde tefsir etmiştir. Böylece itaat ettikleri alimleri ve rahipleri Allah'ın (c.c.) dışında rabler edinmiş oldular. Bu nedenle kim', Allah'ın (c.c.) helal kıldığı bir şeyi haram, haram kıldığı bir şeyi helal kıldıklarında cahil ve fasıklara itaat ederse, Allah'ı (c.c.) bırakıp onları rab edinmiş olur.

 
3- Zalim ve kafirlere meyletmek, onlara yönelmek:

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Zulmedenlere meyletmeyin. Aksi halde Cehennem ateşi size dokunur. Sizin için Allah'tan başka hiçbir dost yoktur. Sonra yârdım da göremezsiniz." (Hud: 11/113)

Allah (c.c.), zalimlere yönelmeyi, onlara meyletmeyi ve güvenmeyi yasaklamış, böyle yapanları Cehennem ateşiyle tehdit ederek, onlara yardım etmeyeceğini haber vermiştir.

Zulümlerin en büyüğü olan şirk konusunda ise Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"...Doğrusu şirk büyük zulümdür..." (Lokman: 31/13)

Kim müşriklere meyleder, onların yaptığı işlerden memnun kalırsa, işte o kesinlikle Allah (c.c.) tarafından azarlandırılmayı hak etmiştir. Allah (c.c.) kendisini hem dünyada hem de ahirette rezil edecektir. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Eğer seni sebatkar kılmasaydık, az da olsa onlara meyledecektin. O zaman sana hayatın ve ölümün sıkıntılarını kat kat tattırırdık; sonra bize karşı kendin için bir yardımcı da bulamazdın." (İsra: 17/74-75)

Allah (c.c.), peygamberini sebatkar kılmasaydı, onlara birazcık da olsa meyledecekti. Eğer, Rasulullah (s.a.v.) onlara meyletseydi, Allah (c.c.) kendisine hem dünya hem de ahiret azabını kat kat tattırdı. Rasulullah (s.a.v.) masum olduğu halde, böyle ağır bir hitapla uyarıldığına göre, diğer insanlar bu uyarıya daha fazla muhataptırlar.

 
4 - Allah'ın (c.c.) düşmanlarına karşı sevgi beslemek:

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Allah'a ve Ahiret Gününe inanan bir milletin; babaları, oğulları, kardeşleri, ya da akrabaları olsalar bile, Allah'a ve Rasulü'ne karşı gelen kimselere sevgi beslediklerini göremezsin... (Mücadele: 58/22)

Şeyhülislam İbni Teymiyye diyor ki:

"Bu ayette herhangi bir mü'minin; babası dahi olsa, Allah'a ve Rasulü'ne düşman olan bir kimseyi dost edindiğinin, onlara sevgi beslediğinin görülemeyeceği gerçeği gözler önüne serilmiştir. Hiçbir mü'minin bir kafiri sevdiği görülmez. Kim bir kafiri sever ve dostlukta bulunursa, o artık mü'min değildir".

Bu ayette, Allah'a (c.c.) ve Rasulü'ne (s.a.v.) düşman olup, savaş açtıkları halde babalarını, kardeşlerini ya da yakınlarını seven, onlara dostluk gösteren kimselerin imansız oldukları gerçeği dile getirilmiştir. Kişinin böyle bir durumda en yakınlarıyla ilgi ve alakasını kesmesi istenirken, acaba uzakta olan kafirlere karşı sevgi ve saygı göstermek nasıl açıklanabilir?

Doğrusu bunlar mü'min olmamayı diğerlerinden daha fazla hak etmişlerdir.

 
5 - Kafirlere benzemek:

Pratik hayatta kafirlere benzemek ve onları taklid etmek bir süre sonra onlara karşı içten içe de bir sevgi ve sempati oluşmasına sebep olur ve bu sevgi zamanla dışa akseder. Bu durum deneyimlerle sabit olan bir gerçektir.

Aynı ülkeden olan iki kişi düşünün. Bir gün gurbette birbirleriyle karşılaşırlar. Gurbette olmaları sebebiyle aralarındaki sevgi ve saygı bağları öncekine göre daha da artar. Neredeyse birbirlerini göremeden edemezler. Hatta ülkelerine dönmüş olsalar bile, gurbetteki  yakınlaşmaları sebebiyle, yine aynı sevgiyle birbirlerine bağlı kalırlar. Çünkü artık müşterek hareket etmek bir bakıma onların niteliği olmuştur.

Şimdi de birbirini daha önce tanımayan iki kişi düşünün. Bunlar bir yerde karşılaşsınlar ve aralarında giyim, binek ya da bunun gibi bir konuda ortak bir nokta bulunsun. Bu ikisinin, aralarında mecvut olan bir benzerlik sebebiyle uyuşmaları, aynı memleketten olan diğer ikisine göre çok daha belirgin olacaktır. Nitekim, aynı dalda çalışan, aynı meslekten olan insanlar birbirleriyle, başkalarıyla olduklarından çok daha yakındırlar. Hatta aralarında düşmanlık veya savaş olsa bile...

Din konusuna gelince; farklı ülkelerde olup aralarında uzak mesafeler bulunmasına rağmen, eğer o ülke liderleri ve halkı aynı inancı paylaşıyorlarsa, bu durum aralarındaki münasebeti artırır ve aynı zamanda birinin diğerini himaye etmesine sebep olur. Eğer aralarında başka bir amaç ya da engelleyici bir durum yoksa, aynı inancı paylaşmalarının gereklerini yaparlar. Bu benzerlik sadece dünyayla ilgili işlerde bile olsa, aralarında yine de bir sevgi ve dostluk oluşur. Dünyevi meselelerde aralarında mevcut olan benzerlik bile insanlar arasında sevgi ve dostluk bağlarının oluşmasına sebep olabiliyorsa, elbette din konusunda olan benzerlik sebebiyle meydana gelen dosttuk ve sevgi çok daha ileri seviyede olacaktır.

Örnekten de anlaşılacağı gibi, görünürde kafirlere benzemek, onlar sevmeye, saymaya ve onlara dostluk göstermeye sebep olabileceğinden haram kılınmıştır.

 

İÇİNDEKİLER