Eskiden sadık bir talebe, hocasına hürmet olarak onun kapısını çalmaz, çıkmasını beklerdi. Hocasının hakkının ana-babasının hakkından önce geldiğini bilirdi. Hocasına hürmet göstermedikçe, ilimden faide görmiyeceğini anlardı. Hocasının yanında izinsiz konuşmaz, konuşmak icab edince de az konuşurdu. Mecbur kalmadıkça suâl sormazdı. Hocası, kendisine hitap ederse, ona bakar, başka hiç bir yere bakmazdı. Hocasından hoşuna gitmiyen bir işi görürse, kötü düşünmezdi. Hz. Musa ile Hz. Hızırın kıssasını hatırlardı.
Abdullah-ı Ensari Hirevi hazretlerinin (Ya Rabbi! Dostlarını öyle yaptın ki, onları tanıyana sana kavuşuyor, sana kavuşamıyan onları tanımıyor) buyurduğu gibi, Hak teâlânın rızasına kavuşmak için hocasının rızasına kavuşmayı, talebe kendine şart bilirdi. Hocasının kıymetini bilir, ona tam teslim olurdu. Cenab-ı Hakkın rızasına kavuşmak için hocasının sohbetini büyük nimet bilirdi.
İlhamda yanılmanın ictihadda yanılmak gibi sevab olduğunu bildiği için, hocasının her sözünü hüccet bilirdi. Her işinde hocasına tabi olmayı düşünürdü.
Talebe edeblerden birkaçını yapamadığı için üzülürse ve edebleri yerine getiremezse, yani uğraştığı hâlde başaramazsa affa uğrayabileceğini, aksi takdirde edebleri gözetmez ve bundan dolayı üzülmezse, hocasının feyz ve bereketlerine kavuşamayıp helak olacağını bilirdi. Talebe bilirdi ki, hocasının her işi, kendisine iyi ve güzel görünmedikçe, onun yüksekliklerden hiç birine kavuşamaz. Hocasına sevgi ve bağlılığı olmakla beraber, içinde ona karşı kıl kadar bir beğenmemek bulunursa, bunu felaket bilirdi. (Mek. Rabbanî)
İlim ve sanat öğretenlerin hakkı büyüktür. Ustasına hürmet eden yoksulluk yüzü görmez. Ustasına hürmet etmiyenin de kazancının bereketi olmaz. Hadis-i şerifte, (Babalar üçtür. Bunların en iyisi ilim öğretendir) buyuruluyor. İlim öğreten zat, baba olarak bildirilmiştir. İlim öğreten üstadın duâsını almaya çalışmalıdır! Hadis-i şerifte, (Babanın çocuğuna duâsı, peygamberin ümmetine olan duâsı gibi makbuldür) buyuruluyor. İlim babası olan üstadın duâsı, elbette daha kıymetlidir. (İmad-ül islâm)