Ledün ilmi

Sual: Ledün ilmini nasıl öğrenirim?

CEVAP

Ledün ilmi veya ilm-i ledün, okuyarak öğrenilmez. Allahü teâlânın ihsanı ile kalbe ilham edilen, İlâhî sırlara ait bilgilerdir. Görünüşte, akla ve nakle zıt gelebilir. İlm-i ledün sahibi olanlar, hadiselerdeki gizli sırları ve hikmetleri bilir. Kur'an-ı kerimde, (Kehf) suresinde bu husus açıkça bildirilmiştir.

Musa aleyhisselam suâl etti:

- Ya Rabbi, benden âlim olduğunu bildirdiğin zatı nerede bulurum?

- Ya Musa, çantana bir balık koy, yola çık! Balık nerede canlanıp kaybolursa, bahsettiğim zatı [Hızırı] orada bulursun.

Hz. Musa, Yuşa aleyhisselamla yola çıktı. Bir pınarın yanına oturdular. Bu pınar (Ab-ı hayat) idi. Bu suya dokunan ölü canlanırdı. Bu su, balığa değince, balık canlanıp denize gitti. Daha sonra Hz. Musa, pınarın yakınında, Hz. Hızırı gördü. Selam verdikten sonra ona sordu:

- Sana verilen ilimden bana da öğretmeni istiyorum.

- Ya Musa, Allahü teâlânın sana öğrettiği ilmin hepsini ben bilmem, bana öğrettiği ilmin hepsini de sen bilmezsin. Bilmediğin için de benim yaptıklarıma sabredemezsin.

- İnşaallah beni sabredenlerden bulursun.

- Ya Musa, ben açıklama yapmadan, yaptıklarımdan bana birşey sormayacaksın!

Bu konuşmadan sonra, limandaki bir gemiye bindiler. Gemiciler, bunların iyi kimse olduğunu anlıyarak para almadılar. Hızır aleyhisselam, geminin bir tahtasını sökerek içeri suyun sızmasına sebep oldu. Hz. Musa dedi ki:

- Gemiciler, para almadı. Bize iyilik ettiler. Sen de bunları boğmak mı istiyorsun?

- Hani bana birşey sormayacaktın?

- Unuttum. Özür dilerim.

Gemiden inip sahil boyunda giderken oynıyan çocuklar gördüler. Hızır aleyhisselam, çocuklardan birisini zararsız hâle getirdi. Hz. Musa dedi ki:

- Çocuğun ne günahı vardı?

- Hani işlerime karışmayacaktın?

- Özür dilerim, yine unuttum.

Antakyaya uğradılar. Acıktıkları hâlde kimse yemek vermedi. Hz. Hızır, yıkılmak üzere olan bir duvarı görüp eli ile tutup düzeltti. Hz. Musa dedi ki:

- Madem böyle marifetin vardı, ne diye ücret karşılığı yapmadın? Bir ekmek parası çıkarırdık.

- Artık ayrılma zamanımız geldi. Çünkü üç defa anlaşmamızı bozdun.

- Yaptıklarının hikmeti nedir?

- Gemiciler on kardeşti. Geminin kazancı ile geçiniyorlardı. Bir derebey, sağlam gemileri zorla alıyordu. Bu geminin arızalı olduğunu duyunca almaktan vazgeçecek. Biz de iyiliğe iyilik etmiş olduk. Günahsız çocuğa gelince, bunun ana-babası salihti. Çocuk büyüyünce onları küfre zorlıyacak, zulüm ve işkence edecekti. Bunun yerine hayırlı bir evlad vermesi için Allahü teâlâya duâ ettim. [Yeni doğan hayırlı evlattan, yetmiş peygamber meydana geldi.] Doğrulttuğum duvar, öksüz çocuklara aitti. Babaları duvarın altına bir hazine saklamıştı. Duvarı düzeltmeseydim, yıkılıp hazine meydana çıkacak, başkalarının eline geçecekti. Öksüzlere bir iyilik ettik.

Bahsedilen hazinenin, üzeri yazılı bir altın levha olduğu da rivayet edilmektedir. Levhada şöyle yazılı idi:

"Ölümü bildiği hâlde gülüp neşelenen, kadere iman ettiği hâlde üzülen, rızka Allahü teâlânın kefil olduğunu bildiği hâlde lüzumsuz zahmetlere giren, Kıyamette sorgu-suâle inandığı hâlde gaflete dalan, fânî olduğunu bildiği hâlde, dünyaya bel bağlayan kimseye taaccüp etmemek imkansızdır." 

geri    ilim    ileri