İnanılması lüzumlu bilgiler

Sual: Ehli sünnet itikadına göre inanılması lazım olan bilgiler nelerdir?

CEVAP

İmam-ı a’zam hazretlerinin, inanılması lazım olan bilgileri içine alan hacmi küçük bir kitapçığı vardır. Adı fıkhı ekber. Özetle şöyledir:

İman Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, hesap, mizan, cennet ve cehenneme inanmak, ve hepsini hak bilmektir.

Allah, birdir, doğmamış ve doğurmamıştır. Ona hiçbir şey denk değildir. O yarattıklarından hiç birine benzemez, isimleri, zati ve fiili sıfatıyla hep var olmuş ve var olacaktır. Onun İsim ve sıfatlarından hiçbiri sonradan olma değildir, hepsi ezelidir. O ilmiyle daima bilir, kudretiyle daima kadirdir. Kelam ile konuşur, yaratması ile daima halıktır, fiili ile daima faildir. Yapılan şey mahluktur. Allah’ın fiili ise mahluk değildir. [Fiil; iş, fail ise iş yapan demektir. Kadir, her şeye gücü yetendir.]

Kur’an-ı kerim mahluk [yaratık] değildir, orada Peygamberlerden, kâfirlerden, mesela Firavun ve İblis’ten naklen verilen haberlerin hepsi Allah kelamıdır. Allah’ın kelamı mahluk değildir.

Peygamberler küçük büyük günah işlemez.

Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi, Ebu Bekir, sonra diğer üç halifedir. Eshab-ı kiramın hepsini hayırla anarız.

Büyük günah işleyen Müslümana kâfir diyemeyiz. Günahlar, mü’mine zarar vermez de demeyiz.

Günah İşleyen, fakat tövbe etmeden mü’min olarak ölen kimseyi Allah dilerse ona cehennemde azap eder, dilerse affeder ve hiç azaba uğratmaz.

Peygamberlerin mucizeleri ve velilerin kerametleri haktır.

Allahü teala ahirette cennetten görülecektir.

İman; dil ile ikrar kalb ile tasdiktir. İman artmaz ve eksilmez.

Peygamberlerin şefaatı haktır. Peygamber efendimizin şefaati büyük günah işleyenleredir.

Kıyamet günü amellerin mizanla tartılması ve. Peygamber efendimizin havzı haktır. Kıyamette, hasımlar arasında  hesaplaşma olması haktır.

Cennet ve cehennem şimdi vardır, ebediyen de yok olmayacaktır.

Allah dilediğini kendisinin bir lütfü olarak hidayete ulaştırır. Dilediğini de adaletinin gereği olarak sapıklığa düşürür.

Şeytan, müminden imanı zorla alamaz. Fakat kul imanı terk ederse şeytan da onun imanını alır.

Kabir suali kabirde ruhun cesede iadesi ve kâfirler ile günahkâr müminler için kabir azabı haktır.

Miraç haktır, inkâr eden sapık ve bid’at ehli olur.

Deccal, yecüc ve mecuc, güneşin batıdan doğması, İsa aleyhisselamın gökten inmesi ve diğer kıyamet alametlerinin hepsi haktır.

İnanılması gereken diğer şeylerden mezhebimizde olanlardan bazıları da şöyledir:

Allah, kulun güç yetiremeyeceği şeyleri onlara emretmez.

Kâfir olarak ölen asla affa uğramaz, sonsuz olarak cehennemde kalır.

Peygamberlerin ilki Adem aleyhisselam, sonuncusu Muhammed aleyhisselamdır.

Kul kendisinden emir ve yasakların kalkacağı bir duruma ulaşamaz. Herkes, gücü yettiği ölçüde ibadet etmekle yükümlüdür.

Öldürülen de, intihar eden de eceliyle ölmüştür. Ecelsiz ölüm olmaz.

Ölüler için dua edilince ve onlar için sadaka verilince ölüler fayda görür.

Evliya, peygamber derecesine ulaşamaz.

 

Tevhidin aslı, Amentü’ye inanmaktır. Kur’an’da zikredilen el, yüz ve nefs gibi şeyler, keyfiyetsiz sıfatlardır. O’nun eli, kudreti veya nimetidir denilemez. Çünkü bu takdirde sıfat iptal edilmiş olur. [Bozuk fırkalar, bizzat el yüz gibi diyerek insana benzettikleri için bu sıfatları, aynen kabul ederek tevil etmenin caiz olduğunu İmam-ı Gazali hazretleri bildiriyor.]

O’nun  sıfatlarının hepsi, mahlukların sıfatlarından  başkadır. O işitir, fakat bizim işittiğimiz gibi değil. O kadirdir, fakat bizim gücümüzün yettiği gibi değil. Biz uzuvlar ve harflerle konuşuruz. Oysaki Allah, uzuvsuz ve harfsiz konuşur. Harfler mahluktur, fakat Allah’ın kelamı mahluk değildir.

Allahü teâlâ, insanları kâfir veya mümin olarak değil, bu ikisinden hali olarak yaratmış, sonra onlara emirlerini  ve yasaklarını bildirmiştir. Kâfir olan; kendi fiili ile hakkı inkâr ederek küfre girmiştir. Mümin de kendi fiili ile tasdik ederek iman sahibi olmuştur.

Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamın neslini, sulbünden insan şeklinde çıkarmış, Onlara akıl vermiş, hitap etmiş, imanı emredip, küfrü yasaklamıştır. Onlar da onun Rab olduğunu ikrar etmişlerdir. Bu, onların imanıdır. İşte onlar bu fıtrat üzerine doğarlar. Bundan sonra küfre sapan, bu fıtratı değiştirip bozmuş olur. İman ve tasdik eden de fıtratında sebat ve devam göstermiş olur.

İman, iman edilmesi gereken şeyler yönünden artmaz ve eksilmez, fakat yakîn ve tasdik yönünden artar ve eksilir. Müminler, iman ve tevhid hususunda birbirlerine eşittir. Fakat amel itibariyle birbirlerinden farklıdır. Allahü teâlâ, dilediğini bir lütuf olarak hidayete ulaştırır. Dilediğini de adaletinin gereği olarak sapıklığa düşürür.

Allahü teâlânın,  isim ve sıfatlarının hepsi de azamet ve fazillette eşittir, aralarında farklılık yoktur.

Mestler üzerine meshetmek varid olan hadise göre caiz olup; mukim için bir gün bir gece, yolcu için üç gün üç gecedir. Hadis, mütevatire yakın olduğu için inkar edenin küfründen korkulur.

Kişinin nasıl ibadet edeceğini öğrenmesi bir çok ilimden daha efdaldir.

Ehl-i kıbleden olanı tekfir etmemek [namaz kılana kâfir dememek] , kimseyi imandan uzaklaştırmamak, marufu [iyilikleri] emredip, münkerden [kötülüklerden] sakındırmak, senin için takdir olunanın mutlaka sana ulaşacağını bilmek, Eshab-ı kiramdan hiçbiri ile alakayı kesmemek, hepsini de sevmek gerekir.

Günahkâr Müslümana kâfir denmez. Küfür hariç, büyük ve küçük günah işleyen, fakat tövbe etmeden mümin  olarak ölen kimsenin durumu Allahın dilemesine bağlıdır. Dilerse ona cehennemde azap eder, dilerse affeder, hiç azaba uğratmaz.

İmam-ı a'zam hazretleri, âlimlerle otururken biri gelip, (Bir mümin, babasını öldürse, sonra şarap içerek sarhoş olsa ve zina etse imanı gider mi?) dedi. Bunu işiten âlimlerin hepsi bu suâli sorana kızarak, (Bunu sormaya ne lüzum var? Elbette imanı gider, kâfir olur) dediler. İmam-ı a'zam hazretleri, (O kimse, çok büyük günahlar işlemişse de, yine mümindir. Günah işlemekle iman gitmez) buyurdu.

 

geri    imanveehlisünnet    ileri