Lütfu ile daha fazla verir

Şuarâ sûresinin 100. âyetinde, Cehennemdekilerin, (Bizim için şefâ’at edici [şefâ’at etmesine izin verilen] kimse yoktur) dedikleri bildirilmektedir. Şûrâ sûresinin 26. âyetinde ise, (Îmân edip sâlih amel işliyenlerin duâlarına icâbet eder. Lütfundan, fazlasını da verir) buyuruluyor. Fazlasını verir ifâdesi, “Onlara şefâ’at edici arkadaşlar verir ve beraber Cennete girerler” diye tefsir edilmiştir. [İhyâ]

Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakîhler gibi, dört mezheb imâmı da şefâ’atin hak olduğunu bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan İmâm-ı a’zam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve sâlihler, günahkârlara şefâ’at edecektir) buyurdu. (Fıkh-ı ekber)

Buraya kadar, şefâ’atin hak olduğunu bildiren âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ile Ehl-i sünnet âlimlerinin yazılarından bazısını bildirdik. Kur’ân-ı kerîmi en iyi anlıyan Peygamber efendimiz, Eshâbı ve Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı şefâ’atin hak olduğunu bildirmiştir. Bir hadîs-i şerîfin Kur’ân-ı kerîme aykırı olup olmadığını en iyi bilen muhaddisler ve diğer Ehl-i sünnet âlimleridir. Bütün muhaddisler, şefâ’atle ilgili hadîs-i şerîfleri bildirmişlerdir. Onlar, bir hadîsin Kur’ân-ı kerîme aykırı olup olmadıklarını bilemiyor da, Mu’tezileyi taklid eden Mısırlı, Suriyeli ve yerli türedi mezhepsizler mi biliyor?

geri    şefaat    ileri