Cömertlik için ne dediler?

Sual: Cömertlik nedir, cömert kime derler?

CEVAP      

Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden ihsanda, bağışta bulunmak demektir. Teşekkür edilmeyi, övülmeyi istemek de cömertliğe yakışmaz. Kerem sahibi bir cömerte sorarlar:

- Muhtaçlara çok ihsanda bulunuyorsun. Acaba onlar sana minnettarlık hissi içinde bulunuyorlar mı?

- Hiç biri bana minnettar kalmaz. Yani onlara o hissi verecek şekilde hareket etmem. Bir şey verirken kendimi aşçının elindeki kepçe gibi kabul ederim. Kepçenin övünmeye, minnete sebep olmaya hakkı yoktur.

Bir zat da buyurdu ki:

"Servetiyle ülkeler satın aldığı hâlde yapacağı ikram ile gönülleri satın almayan adama şaşarım."

Bir bedeviye (Efendiniz kim?) derler. O da, (Kötü sözlerimize dayanan, istiyene veren, cahilliklerimize göz yuman) der.

Hz. Hüseyinin oğlu Ali: "Ben isteyene vermem." diyen cömert sayılmaz. Hakiki cömert, Allaha  itaat  eden kullarına Allah hakkını ödeyen, bunun karşılığında teşekkür beklemeyen ve bunu yalnız Allah için yapan kimsedir, demiştir.

Mala Bağlanmak

Hasan-ı Basri hazretlerine sorarlar:

- Cömertlik nedir?

- Allah rızası uğrunda servetini sarfetmektir.

- Mala nasıl bağlanmalı? [Yani malı korumak için ne yapmalı?]

- Onu Allah yolunda dağıtarak...

- İsraf nedir?

- Mal ve makam sevgisi yolunda infaktır.

Cimrilik ve cömertliğin ölçüsü insandan insana değişir. Mesela bazı şeyler, fakir için normal karşılanırken zengin için ayıplanır. Yabancılar normal karşılarken aile efradı onu ayıplar. Gençlere normal olan bir husus, ihtiyar için hoş görülmez. Erkekler yaparsa kötü, fakat kadınlar yaparsa önem verilmez.

Kasaptan, bakkaldan aldığı şey, az noksan diye geri götürüp veren cimridir. Bir şey yer iken, pencereden evine gelen birini görüp, hemen yediğini saklayan, cimridir.

Dünyalık ele geçirmek veya nefsin kötü arzularına kavuşmak için vermek de cömertlik sayılmaz. Hiçbir karşılık beklemeden dünyalık vermek malda cömertliktir. Dinde cömertlik ise, yine hiçbir karşılık beklemeden Allah yolunda, yalnız Allah sevgisi için canını vermektir.

Mal, insanoğluna bir fayda için verilmiştir. O malı saklayıp faydalı bir işte kullanmamak cimrilik olur. Faydalı işler, dinin ve mürüvvetin verilmesini iyi gördüğü şeylerdir. Mürüvvet, faideli olmak, iyilik yapmak, arzusudur. İnsanlık yiğitlik demektir.

Karşılık Beklemek

Evliya hanımlardan biri diyor ki:

(Allahü teâlâ bire on veya daha fazla verdiği için sadaka vermek, iyilik etmek, karşılık beklemek için yapılmış bir yardımdır, cömertlik değildir. İbadet ederken de, bir karşılık beklememelidir. Yalnız Allah rızası, Onun emri olduğu için yapmalıdır. Allahü teâlânın içinden geçen, bire on karşılığı beklediğinizi bilmiyor mu zannediyorsunuz? Bildiğini biliyorsanız, bire on karşılık beklemeye utanmıyor musunuz?

Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden vermektir. Muhtaçları gözetmeden vermektir. Muhtaçları gözetmek, istemeden vermek ve verdiğini azımsamak cömertliktir.

Mal da Allahın, kul da Allahın diyerek bir kimsenin muhtaç olup olmadığını düşünmeden, malı Allah için Allahın kuluna vermek cömertliktir.

Zaman icabı, ileride bir sıkıntıya düşmemek için malı, parayı saklamak, avam için cimrilik sayılmazsa da, ilim ehli salih kimseler için cimriliktir. Dinin ve mürüvvetin icablarını yerine getiren cimrilikten kurtulursa da cömert sayılmaz.

Övülmek veya teşekkür beklemek için veren de cömert sayılmaz. (Biz şunu verelim, o da bana bir şey verebilir, vermezsem ayıp olur, yoksa cimri derler) gibi düşüncelerle veren de cömert değildir.

Cömertliğin üstün mertebesi olduğu gibi, cimriliğin de aşırı derecesi vardır. Bu da kendine gerekmiyen şeyi vermemektir. Canının istediği şeyleri almaya gücü yeterken param gidecek diye almaz. Hatta hastalansa, bedava ilaç alma yollarını arar. Bunu da bulamazsa tedavi olmaktan vazgeçer.

Cömertlikte zirve

Cömertlik, kendine ihtiyacı olmıyan şeyleri başkalarına vermektir. Isar ise, kendine gereken şeyleri vermektir. Yani başkalarını kendine tercih etmektir.

Cömertliğin üstün derecesi olan Isar büyük bir haslettir. Ancak bunu büyük insanlar yapar. Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı överken buyuruyor ki:

(Onlar, fakr-u zaruret içinde olsalar bile, diğerlerini kendilerine tercih edip öz canlarından daha üstün tutarlar.) [Haşr 9]

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:

(Kendisine gerektiği şeyi, kendi arzu ve ihtiyacını tehir edip başkasına verirse, Allahü teâlâ onun günahlarını affeder.) [İbni Hibban]

Medinenin yerlisi olanlar [Ensar-ı kiram], Medineye hicret eden müslümanlara [Muhacirlere] büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Bütün mallarına onları ortak etmişlerdir.

Resul-i ekrem efendimiz, ganimetlerin taksiminde iki teklifte bulundu. Ya Ensarın evlerinden çıkıp başka bir yerde kalmaları şartı ile ganimetlerin hepsi Muhacirlere verilecek veya Muhacirler, Ensarın evinde bir müddet daha kalmak şartı ile, ganimetler Ensar ile Muhacirler arasında taksim edilecekti. Bu teklifler için Ensar-ı kiram, (Biz ganimet istemeyiz. Hepsi Muhacirlere verilsin! Onların evlerimizden çıkmalarına da asla razı olamayız.) dediler. Buna Peygamber efendimiz çok memnun oldu.

Başkasını Kendine Tercih

Peygamber efendimize misafir geldi. Evde yenecek hiçbir şey yoktu. Ensardan biri bu misafiri alıp evine götürdü. Onun da evinde yalnız bir kişilik yiyeceği vardı. Kandili söndürüp yemeği misafirin önüne koydu. Kendi de sofraya oturup yer gibi yapıyor, ellerini yemek kabına götürüp getiriyordu. Sabahleyin Resulullah efendimiz, ev sahibine buyurdu ki:

(Allah, sizin misafire gösterdiğiniz cömertliğe çok memnun oldu. "Kendileri, ihtiyaç içinde olsalar da, başkalarını kendilerine tercih ederler." ayet-i kerimesini gönderdi.)

online casino

Hz.Musaya, Peygamber efendimizin sahip olduğu makamlardan birinin nuru gösterilince, bayılacak hâle geldi, bu dereceye nasıl yükseldiğini sordu. Allahü teâlâ, (Yüksek ahlâkı sayesinde bu dereceye kavuştu. Bu ahlâk isardır. Ya Musa, ömründe bir kerre isar edene, isar ahlâkı ile bana kavuşana hesap sormaktan hayâ ederim.) buyurdu. Cenab-ı Hak, Peygamber efendimizi överken (Elbette sen hulk-i azim [büyük ahlâk] üzeresin) buyuruyor. (Kalem 4)

Cenab-ı Hak, Cebrail aleyhisselam ile Mikail aleyhisselamı kardeş etti, her ikisi de, kendisinin daha uzun ömürlü olmasını istedi. Allahü teâlâ, (Muhammed aleyhisselam ile Aliyi kardeş ettim. Ali, canını feda edip Onun yatağına yattı. Onu kendine tercih etti. Yere inin, Aliyi muhafaza edin!) buyurdu. Cebrail aleyhisselam başucunda, Mikail aleyhisselam ayak ucunda durup (Rahatça uyu! Senin gibi yiğit var mı? Allahü teâlâ seninle meleklerine övünüyor) dediler. Cenab-ı Hak buyurdu ki: (Öyle kimseler vardır ki, Allahın rızasını kazanmak için canını verir.) [Bekara 207]

[Bu ayet-i kerimenin, müşriklerin elinden kurtulmak için bütün malını veren Suheyb bin Sinan-ı Rumi hazretleri için indiği de söylenir.]

Canından Cömertlik

Hz. Ali, hayvanlarını kuyudan su çekerek sulayan bir bedevi ile anlaşıp, her kova su için bir avuç hurma alacaktı. Hz. Ali su çekmeğe başladı. Son kovayı çekerken, kovanın ipi kopup kova derin kuyunun içine düştü. Bedevi, Hz. Alinin mübarek yüzüne bir tokat vurup ücreti olan hurmayı da verdi. Hz. Ali elini kuyuya sokup, kovayı çıkardı. Bedeviye verip oradan uzaklaştı.

Bedevi, Hz. Alinin derin kuyudan kovayı çıkarmasına hayret edip kendi kendine (Eğer onun dini hak olmasaydı, bu derin kuyudan kovayı çıkaramazdı. Küstahlık yapan el bana gerekmez) diyerek elini kesip Hz. Alinin kapısına gitti. Hz. Eli kapıyı açıp Bedeviyi görünce, içeride bulunan Resulullaha haber verdi. Peygamber efendimiz, Bedeviye, niçin böyle hata ettiğini sordu. Bedevi, ağlayarak yaptığı küstahlıktan özür dileyip imana geldi. Resulullah, kesik eli yerine koyup mübarek tükrüğünden sürüp duâ buyurdu. Hak teâlânın izin ile eli sapasağlam oldu.

Birisi Hz. Hasana bir mektup getirdi. Mektubu açmadan: "İsteğin yerine getirilecektir." diyerek geleni gönderdi. Oradakiler (Mektubu okumadan niçin cevap verdin?) dediler. Buyurdu ki: (Mektubu okuyana kadar bekletirsem çekeceği sıkıntıdan Allah beni mesul tutar.)

geri    islamahlakı    ileri