TEFSÎR OKUMANIN ZARARLARI: 4

ÇAĞA GÖRE TEFSÎR OLMAZ

Ba'zıları da "Kur'ânı her çağda, o asrın teknolojisinin, ilminin ışığında yeniden tefsîr etmek ve Allahın murâdını açıklamak gerekir." diyerek Kur'ân-ı kerîmi asra uydurmaya çalışıyorlar. Tefsîr, moda kitâbı değildir. Her çağa, her asra göre değişik tefsîr olmaz. Dinimiz eksik mi ki tamamlanacaktır? Yoksa fazlalık mı var ki çıkarılacak? Dinde eksiklik ve fazlalık olmadığı için değişik, yeni bir tefsîre ihtiyâç olmaz. Çünkü dine yeni birşey eklemek bid'at olur. Dinimizin emrilerini değiştirmek kadar büyük sapıklık olur mu? Her çağa, her asra göre değişik tefsîr yazmak demek, dini her asırda, bozmak demektir.

Kur'ân-ı kerîmin ma'nâsını Muhammed aleyhisselâm anlamış ve hadîs-i şerîfleri ile bildirmiştir. Doğru tefsîr kitâbı O'nun hadîs-i şerîfleridir. Tefsîr âlimleri, tefsîrlerini Peygamber efendimizden ve Eshâb-ı kiramdan naklederek meydana getirdiler. Bunların tefsîrleri asra uygundur. Kur'ân-ı kerîmin emîrleri, her asırdaki insan için aynıdır. Önceki asırlar için başka, sonraki asırlar için başka ma'nâsı yoktur.

Tehlikeli Kimseler

Peygamber aleyhisselâmdan gelen bilgileri, aynen nakleden islâm âlimlerinden farklı bildirmek, dini bozmak demektir. Kur'ân-ı kerîmi en iyi bilen Peygamber efendimizdir. O'nun açıklamaları bellidir. Bundan daha başka şekilde açıklamak, dini değiştirmek olur, reform olur. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Ümmetime en çok tehlikeli olacak kimse, Kur'ân-ı kerîmi yersiz te'vil edendir.) [Taberânî]

Her asırda, her insana lâzım olan îmân ve ibâdet aynıdır. Asra göre îmân esâsları ve ibâdet şekli değiştirilemez. Bundan yarım asır önce, İlâhiyat Fakültesi profesörlerince namaz kılma şeklinin değiştirilmesi düşünülmüş, câmilere "Asra göre modern ibâdet âletleri" konulması teklif edilmişti.

Asra göre, çağa göre tefsîr yazanların böyle bir düşünceleri yoksa, İslâm âlimlerinin bildirdiklerinde değişiklik yapmadan aynı şeyi naklediyorlarsa, o zaman "Asra Göre Tefsîr" demenin ma'nâsı yoktur. Eğer değişiklik varsa, zaten mu'teber değildir.

Asrımızdaki insana göre kitap yazılacaksa, İslâm âlimlerinin kitapları aynen alınır, günümüzde kullanılan kelimelerle, buluşlarla açıklanabilir. Meselâ; müşrikler Peygamber efendimize, (Mescid-i Aksa'nın kaç kapısı, kaç penceresi vardı?) gibi suâller sormuşlardı. Fakat Resûlullah efendimiz Mi'râca giderken etrafına bakmadığı için bunları görmemişti. Cebrâil aleyhisselâm Mescid-i Aksâ'yı gözünün önüne getirince bakıp sorduklarına cevap verdi. Bu hadîse anlatılırken, (Televizyonda görür gibi görmüştü.) denebilir. Bu şekildeki bir açıklamaya da "Asrın Tefsîri" veya "Çağdaş Tefsîr" denmez.

İlmin ve Fennin Işığında Tefsîr diyenler de vardır. İlim ve fen, dinden ayrı mıdır da ilmin ışığı deniyor? Ecnebiler, din ile ilmi ayrı zannettikleri için böyle yazıyorlar. Ecnebiyi taklid eden reformcular da aynı şeyi söylüyorlar.

Dini Değiştirmek

Mecelle'nin Dürer-ül-hükkâm şerhinde (Zamanın değişmesi ile, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nassa, dayanan hükümler zamanla değişmez.) deniyor. İmâm-ı Rabbânî hazretleri de buyuruyor ki: (Ba'zıları, yapacakları değişikliklerle, dini düzelteceklerini, olgunlaştıracaklarını zannediyorlar. Ortaya bid'atler çıkarıyorlar. Bid'atlerin zulmetleri ile sünnetin nûrunu örtmeye çalışıyorlar. Bunlar, dinin noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değildir. Kâmildir. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki:

(Bugün sizin için dininizi ikmâl eyledim. Üzerinize olan ni'metimi tamamladım ve size din olarak İslâmiyyeti vermekle râzı oldum.) [Mâide 3]

Dini noksan sanıp, tamamlamaya [asra göre, çağdaş tefsîr yazmaya] çalışmak bu âyet-i kerîmeye inanmamak olur.) [C. 1, m.260]

Allahü teâlâ ve O'nun Resûlü Muhammed aleyhisselâm, kıyâmete kadar hayat şekillerinde ve fen vâsıtalarında yapılacak değişikliklerin, yeniliklerin hepsine şâmil olan hükümleri bildirdiler. Müctehidler de bunların hepsini açıkladılar. Sonra gelen müceddid âlimler, bu hükümlerin yeni olaylara nasıl tatbik edileceklerini, tefsîr ve fıkıh kitaplarında bildirdiler.

| BAŞA DÖN |