TEFSÎR OKUMANIN ZARARLARI: 6

KUR'ÂN-I KERÎME NASIL UYULUR?

İslâma, Kur'âna uymak, tefsîr okumakla değil, ancak hak olan bir mezhebe uymakla olur. Bir kimse, Kur'ân-ı kerîmden, tefsîrden anladığına uyarsa, İslâma uymuş olmaz. Kur'ân-ı kerîmde her hüküm var ise de, bunları doğru olarak Resûlullah efendimiz açıklamıştır. Resûlullaha uymak farzdır. Kur'ân-ı kerîmde buyuruluyor ki:

(De ki, "Eğer Allahı seviyorsanız, bana tâbi' olun!") [A. İmrân 31]

(O'na tâbi' olun ki, doğru yolu bulasınız.) [A'raf 158]

(Resûle itâ'at eden Allaha itâ'at etmiş olur.) [Nisâ 80]

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyurdu ki:

(Cenâb-ı Hak, Kur'ân-ı kerîmde, Muhammed aleyhisselâma itâ'at etmenin, kendisine itâ'at etmek olduğunu bildiriyor. O hâlde, O'nun Resûlüne itâ'at edilmedikçe, O'na itâ'at edilmiş olmaz. Bunun pek kat'î ve kuvvetli olduğunu bildirmek için, (Elbette muhakkak böyledir) buyurup, doğru düşünmiyenlerin, bu iki itâ'ati birbirinden ayrı görmelerine meydan bırakmadı. Yine buyurdu ki:

(Kâfirler, Allahü teâlânın emîrleri ile peygamberlerinin emîrlerini birbirinden ayırmak istiyorlar. Bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız diyorlar. Îmân ile küfür arasında bir yol açmak istiyorlar. Onların hepsi kâfirdir. Kâfirlerin hepsine Cehennem azâbını, çok acı azâbları hazırladık.) [Müjdeci Mektûblar 152]

Hadîs-i Şerîflerin Önemi

Peygamber efendimize uymanın önemi anlaşılınca, Kur'ân-ı kerîmin açıklaması olan hadîs-i şerîflere de uymanın gereği anlaşılır. Sünnet, yâni hadîs-i şerîfler olmasaydı, namazların kaç rek'at olduğu ve nasıl kılınacağı, zekât hisâbı, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri bilinemezdi. Yâni hiçbir kimse, bunları Kur'ân-ı kerîmden çıkaramazdı. Şu hâlde Kur'ân-ı kerîmi anlamak için, onun açıklaması olan hadîs-i şerîflere ihtiyâç vardır. Hadîs-i şerîfleri de anlamak için âlimlere ihtiyâç vardır. Bu bakımdan Peygamber efendimiz, İslâma, Kur'âna tâbi olmak isteyenin bir âlime, bir mezhebe bağlanmasını emrediyor. (Âlimlere tâbi' olun!) buyuruyor. (Deylemî)

Allahü teâlâ da, âlimlere uymayı emrediyor, (Âlimlere sorun!) ve (Peygamberin emrettiğini yapın, yasakladığından sakının!) buyuruyor. (Nahl 43, Haşr 7)

Ahmed Tahtâvi hazretleri, (Kur'ân-ı kerîmdeki, (Allahın ipine sarılın!) emri, (Fıkıh âlimlerinin, bildirdiklerine uyun!) demektir.) buyurdu. (D. Muhtâr hâşiyesi)

Kendi hastalığını ve kalbindeki hastalığın ilâcını bilmiyen câhillerin hadîs-i şerîflerden kendine uygun olanları seçip alması imkânsız gibidir. İslâm âlimleri, kalb, rûh mütehassısları olup, herkesin bünyesine uygun rûh ilâçlarını, hadîs-i şerîflerden seçerek bildirmişlerdir. Peygamberimiz dünya eczâhânesine yüzbinlerce ilâç hazırlıyan baş tabîb olup, evliyâ ve âlimler de, bu hazır ilâçları, hastaların dertlerine göre dağıtan, yardımcı tabîbler gibidir. Hastalığımızı bilmediğimiz, ilâçları tanımadığımız için, yüzbinlerce hadîs-i şerîf içinden, kendimize ilâç aramaya kalkarsak alerji hâsıl olarak, câhilliğimizin cezâsını çeker, fayda yerine zarar görürüz. Bunun için âlimlere uymamız lâzımdır. Âlimlere uymak, 4 mezhebden birine uymak demektir. Asırlardan beri bütün İslâm âlimleri, 4 mezhebden birine uymuşlar ve müslümanların da uymalarının gerektiğini bildirmişlerdir. Bunlara uymakta icmâ hâsıl olmuştur. İcmâdan, cemâ'atten, topluluktan ayrılan helâk olur. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(İki kişi, bir kişiden, üç kişi, iki kişiden iyidir. O hâlde cemâ'atle birlikte olun! Allahın rızâsı, rahmeti, yardımı cemâ'attedir. Cemâ'atten ayrılan Cehenneme düşer.) [İbni Asâkir]

(Cemâ'atten ayrılan, yüzüstü Cehenneme düşer.) [Taberânî]

(Ümmetimin âlimleri, hiçbir zaman dalâlette birleşmezler.) [İbni Mâce]

Hadîs-i şerîfleri de, sahîh veya bozuk olduğunu bilmeden söylemek, sahîh olsa bile, günâh olur. Böyle kimsenin hadîs-i şerîf okuması câiz olmaz. Hadîs kitaplarından, hadîs nakletmek için, hadîs âlimlerinden icâzet almış olmak lâzımdır. Hadîs-i şerîflerin de sahîh olup olmadığını bilmeden, sahîh bir hadîs-i şerîfi bile söylemek günâh olur. Hadîs-i şerîfte, (Bilmediği sözü hadîs olarak söyliyen, Cehennemde azâb görür.) buyuruldu. Onun için âlim olmıyan kimsenin hadîs okuyup anladığı ile amel etmesi câiz olmaz.) [Berîka]

Kur'ân-ı kerîmi ancak Resûlullah efendimiz anlamış, hadîs-i şerîflerle açıklamıştır. Bu hadîs-i şerîfleri de, ancak Eshâb-ı kirâm ve müctehid imâmlar anlayabilmiş, müslümanlar da bu âlimlerin anladıklarına tâbi' olmuşlardır.

Şu hâlde, Kur'ândan, hadîsten ve bunların tercümelerinden din öğrenmek mümkün olmaz. Her müslüman dinini Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından hazırlanan ilmihâllerden öğrenmelidir!

| BAŞA DÖN |