İbâdette değişiklik yapılabilir mi?

Soru: Allah'a daha iyi kulluk etmek için ibâdetleri değiştirmek uygun olur mu?

Cevap: Allahü teâlâ, kullarını kendisine ibâdet etmek için yarattı. İbâdet, züll ve zillet demektir. Ya'nî, insanın Rabbine, ma'bûduna, hakîr olduğunu, âciz, muhtaç olduğunu göstermesidir. Bu da, her aklın ve âdetlerin güzel ve çirkin dediklerine uymayıp, Rabbin güzel ve çirkin dediklerine teslîm olmak ve Rabbin gönderdiği Kitâba ve Peygamberlere inanmak ve bunlara tâbi' olmak demektir. Bir insan, bir işi, Rabbinin izin verdiğini düşünmeden, kendi görüşü ile yaparsa, Ona kulluk yapmamış, müslümanlığın îcâbını yerine getirmemiş olur.

Bu iş, i'tikâdda, inanmakta ise ve inanılması lâzım olduğu sözbirliği ile bildirilmiş olan şeylerden ise, bu inanışı küfre sebep olan bid'at olur. Gayrı müslimlerin ibâdet olarak yaptıkları şeyleri müslümanların yapması câiz olmaz. Meselâ papazlar, ibâdet niyetiyle bellerine zünnar kuşanırlar, boyunlarına haç takarlar. Müslümanların, böyle yapmaları câiz olmaz. Bid'at, i'tikâdda olmayıp da, amele ait işte kalırsa, fısk, büyük günâh olur. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

(Dinde olmayan birşey meydana çıkarılırsa, o şey reddedilir.) [Buhârî]

Âdetlerde Yenilik Olur

Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, dinden olmayan bir i'tikâd, bir söz, bir iş, bir hâl ortaya çıkarılır ve bunun din ve ibâdet olduğuna inanılırsa, yâhut islâmiyyetin bildirmiş olduklarında bir ziyâdelik veya noksanlık yapılırsa ve bunu yapmakta sevâb beklenirse, bu yenilikler, değişiklikler, bid'at olur. İslâmiyyete uyulmamış, ona îmân edilmemiş olur.

İbâdette olmayıp, âdette olan yenilikler, ya'nî yapılırken sevâb beklenilmiyen değişiklikler bid'at olmaz. Meselâ, yemekte, içmekte, binme ve taşıma vâsıtalarında yapılan yenilikleri, değişiklikleri dînimiz reddetmez. Bunun için, masada, ayrı tabaklarda, çatal kaşık ile yemek, otomobile, uçağa binmek, her çeşit bina, ev ve mutfak eşyâsı kullanmak ve bütün fen ile ilgili bilgi ve âletler dinde bid'at değildir. Bunları yapmak ve faydalı yerlerde kullanmak günâh değildir.

Enes bin Mâlik hazretleri, birgün ağlıyordu. Sebebi soruldukta, (Resûlullahtan öğrendiğim ibâdetlerden, değiştirilmemiş bir namaz kalmıştı. Şimdi, bu da elden gidiyor, ya'nî insanların çoğu, namazın şartlarını, vâciblerini, sünnetlerini, müstehablarını yerine getirmiyor, mekrûhlarından, müfsidlerinden, bid'atlerinden sakınmıyorlar. Onun için ağlıyorum) dedi. Bunlar, Peygamberlerin, Evliyânın, sâlih ve sâdık mü'minlerin büyüklüklerini anlıyamayanlardır. Onların yollarını bırakıp, kendi görüşlerine göre ibâdetleri değiştiriyorlar.

Bid'at, selef-i sâlihîn zamanında olmayıp, sonradan ortaya çıkarılan herşeye denir. Âdet ve ibâdetlerde yapılan değişiklikler bid'attir. Bid'atin ıstılâh ma'nâsı ise şöyledir: Resûlullah efendimizin ve O'nun 4 halîfesinin zamanlarında dinde bulunmayan bir inanışı, bir işi, bir sözü veya ahlâkı, sonradan ortaya çıkarmak, sonradan ortaya çıkan böyle bir bozukluğu yaymak ve bundan sevâb beklemek, yasak edilen bid'at olur.

Âdet, sevâb beklenilmeden, dünya menfaati için yapılan şeylerdir. Yiyip içmekte, giyinmekte, ev yapmakta, bineklerde zamanla değişen âdetler, bir ibâdeti bozmadıkça veya dînin yasak ettiği birşeyi işletmedikçe yasak edilen bid'at olmaz. Meselâ çatal-kaşık günâh olan bid'at değildir. Eğer bir âdet, ibâdeti bozuyorsa veya dînin yasak ettiği birşey ise, bunu işlemek harâm olur. İbâdetlere bid'at karıştırmak büyük günâhtır.

Bid'atin Büyük Zararı

Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Her bid'at dalâlettir ve her dalâlet ehli de ateştedir.) [İ.Asâkir]

(Bid'at ehlinin namazı, orucu, sadakası, haccı, umresi, cihâdı, farzı, nâfilesi kabûl olmaz, yağdan kılın kolayca çıktığı gibi İslâmiyyetten çıkması, kolay olur.) [İ.Mâce]

(Bid'at ehlinin tevbesi, bid'ati bırakana kadar kabûl olmaz.) [Taberânî]

Tevbesi kabûl olmaz demek, bid'at ehli, bid'atinden sevâb beklediği, iyi bir iş yaptığını sandığı için tevbe etmeyi düşünmez. Bu bid'atten vazgeçmediği için de ibâdeti kabûl olmaz, demektir.

Âlimleri, bid'ati, bid'at-i hasene ve bid'at-i seyyie diye ikiye ayırmışlar, okul, kitap gibi sonradan yapılan şeylere (bid'at-i hasene) demişlerdir. Hadîka'da, (Böyle bir bid'at, bir ibâdetin yapılmasına yardımcı olduğu için, dînimiz buna izin vermiştir) buyuruluyor. İmâm-ı Rabbânî hazretleri ise, dînin izin verdiği böyle faydalı şeylere bid'at denmemesini, bid'at kelimesinin bunlara bulaştırılmamasını ve bunlara sünnet-i hasene, ya'nî iyi iş denmesini istemektedir. Sünnet, burada yol, iş demektir. Yolun, işin iyisi de, kötüsü de olur. Müslim'deki hadîs-i şerîfte, sünnet-i hasene [iyi çığır] açanlar övülmekte, sünnet-i seyyie [kötü çığır] açanlar ise kötülenmektedir.
 

| BAŞA DÖN |