Üsküdarlı Aziz Mahmud Hüdaî Hazretleri, üstadı Üftade (k.s.) Hazretlerinin hizmetinde daha ilk yıllarında talebe iken birçok talebe arkadaşlarının arasında, üstadının yanında ayrı bir yeri vardı. Üftade Hazretleri, müridleri arasında en çok onunla ilgilenir, birçok iltifatlar eder ve onun yetişmesine ayrı bir ihtimam gösterirdi. Üstadın o talebesi ile, fazla meşgul olmasını etraftan hissedenler ve birçok talebesi çekemezler ve Üftade Hazretlerine derler ki:
— Biz de talebeyiz, onun bizden ne farkı var?.
Talebelerin ve bazı müridlerin bu halini sezen Hazreti Üftade, onları imtihan etmek istedi. Hepsini huzuruna çağırdı, ellerine birer bıçak ve birer de tavuk verip:
— Bunu, gidip kimsenin görmediği bir yerde kesip geleceksiniz. Tek şartım, keserken kimsenin sizi görmemesi ve yalnız olmanızdır. Kim daha çabuk gelirse, benim en çok takdirimi o talebem kazanmış olur, buyurdular.
Bıçakla tavuğu alan talebeler sür'atle etrafa yayıldılar ve kendilerine göre, gizli birer yer bularak kesip getirdiler. Fakat o hakkında dedi-kodu yaptıkları, «Onun bizden ne farkı var» dedikleri talebe, hayli zaman olmasına rağmen ortalıklarda yoktu.
Erken gelenler, kendi aralarında konuşuyorlardı:
— Hocanın huzuruna çıkmaya yüzü yok ki, kesip de gelsin. Kim-bilir şimdi nerelerde dolaşıyor, diyorlardı.
O talebe, hayli zaman sonra elinde canlı tavuk olduğu halde kesmeden çıkıp geldi. Tavuğu kesip gelenler ona gülmeye başladılar:
— Bir tavuğu kesmeyi becerememiş, diyorlardı, kendi kendilerine.
Üftade sordu:
— Herkes kesip geldiği halde, sen nerede kaldın? Hep seni bekliyoruz. Bu zamana kadar nerdesin? diye...
O zaman daha talebelik yıllarını yaşamakta olan, daha sonra büyük bir mürşid olacak olan Aziz Mahmud Hüdaî Hazretleri, şöyle cevap verdi:
— Hocam, sizi beklettiğim için ayrıca özür dilerim. Lâkin ben, nereye gitti isem beni kimsenin göremeyeceği bir yer bulamadım. En kapalı bir yer dahi bulsam, iyi biliyordum ki Allah (C.C.) beni mutlaka görüyordu. Ve böylece, ordan oraya ordan oraya koştum, sizin emrinizi yerine getiremeden geldim, dedi.
Tabii bu hâdiseden sonra, anladılar diğer talebeler, hocasının neden en çok onu sevdiğini ve onunla daha fazla niçin alâkadar olduğunu .. Başlarını önlerine eğip hata ettiklerini anladılar. Çünkü Allah'a gizli olan hiçbir mekân ve zaman yoktu.
* * *