İbrahim Edhem Hazretleri, yaya olarak hacca gitmek üzere yola çıkmıştı. Bir müddet gittikten sonra, arkadan bir atlı yetişti. Adam, ıssız çöllerde yalnız başına yola giden ihtiyarın kim olduğunu bilmiyordu. «Nereye böyle ey ihtiyar?» diye seslendi. İbrahim Edhem:
— Hacca gidiyorum! dedi. Adam:
— Yanına ne bir binecek ne bir yiyecek almışsın, kaç senede varacaksın böyle, dedi.
İbrahim Edhem:
— Sen yoluna devam et evlât. Benim bir değil hem de birkaç tane bineğim var, deyince, adam şaşkın şaşkın:
— Ne bineceğinden bahsediyorsun. Baksana yaya olarak yoluna devam ediyorsun, dedi.
Adam, bir türlü o büyük velînin ne demek istediğini anlamıyordu.
İbrahim Edhem Hazretleri: «Benim bineklerimi merak ediyorsun. Bana belâ isabet etse, sabır benim bineğimdir, bir nimet isabet etse bineğim şükür atı olur. Bir kaza isabet etse, rıza atına binerim. Eğer nefsim beni aldatmak isterse, bilirim ki, geçen ömrüm kalanından daha çoktur. Nefsimin isteğinden vazgeçerim. Bunlardan daha iyi bir emniyet olur mu ey yolcu!?» deyince adam, karşısındakinin kim olduğunu anladı:
— Meğer, asıl yaya olan sen değil benmişim, Allah yardımcımız olsun, deyip yoluna devam etti.
* * *