Kainatta tesadüflere yer yoktur

Sual: Kainatta tesadüflere yer yoktur deniyor, bazı örneklerle açıklar mısınız?

CEVAP

Kainata bakılınca, herşeyin bir nizam intizam içinde olduğu, hiçbir şeyin başıboş olmadığı görülür. Fezada saatte 1600 km. hızla dönmekte olan, içi ateş dolu bir gezegen olan dünyanın üzerinde, yalnız yer çekimi kuvveti ile kalarak yaşaması ne büyük bir harikadır.

Işık saçan güneş, en uygun ısı ile bitkilerin yetişmesini, bazılarının içinde ise, kimyasal değişikler yaparak un, şeker ve daha nice gıda ve deva maddelerinin meydana gelmesini temin eder. Hâlbuki, dünya Kainat içinde ufacık bir varlıktır. Güneş etrafında dönen gezegenlerden meydana gelen ve içinde dünyanın da bulunduğu güneş sistemi, kainat içinde bulunan ve sayısı bilinmiyen pek çok sistemlerden biridir.

Güneşin ışınlarının, 150 milyon km uzağındaki dünyaya ancak milyarda biri gelmektedir. Sadece bu kadar bile arz- atmosfer makinesini çalıştırmaya yetmektedir. Yani bütün canlıların hayatiyetlerini devam ettirebilmeleri mümkün olabilmektedir.

Güneşin sıcaklığı, sathında 5500, merkezinde ise 20 milyon dereceyi bulur. Dünyanın güneşe olan mesafesi, bizim ihtiyacımız olan sıcaklığı alacak kadar ayarlanmıştır. Eğer dünyanın güneşe olan uzaklığı daha fazla olsaydı, dünyaya daha az ışık gelir, soğuktan hiçbir canlı var olamazdı. Dünya, güneşe 150 milyon kmden daha yakın olsaydı, daha fazla ışık gelirdi ve sıcaklıktan hiçbir canlı var olamazdı.

Atmosferde, su buharı bulunduğu için, radyasyon kaybından ötürü geceleri yeryüzünün aşırı soğumasını, sebze ve meyvelerin donmasını da önler. Gece ile gündüz arasında çok aşırı sıcaklık farkı da görülmez.Toprak üstündeki su, ya buharlaşarak havaya geçer, yahut toprak altına sızarak, yer altı sularını meydana getirir. Suyun en önemli kaynağı okyanuslardır. Dünyanın dörtte üçü su ile kaplıdır. Su bu kadar geniş alana yayılmakla kâfi buharlaşmayı sağlar, yağış rejimini düzenler.

Eğer, okyanusların dağılımı şimdiki gibi yaygın olmasaydı, yağmurda önemli ölçüde bir azalma görülür, neticede, şiddetli bir kuraklık hüküm sürerdi. Okyanuslardan buharlaşan su, sadece okyanuslar üzerine düşmez. Su buharı olarak havaya karışır ve üst atmosferdeki kuvvetli rüzgarlarla dünya üzerine dağılır, böylece ihtiyaç duyulan nem, değişik bölgelere kadar ulaşır. Her bölge, az veya çok suya, "rahmete" kavuşur.

Her madde, ısınınca hacmi büyür, soğuyunca küçülür. Fakat su +4°Cden itibaren soğursa hacmi genişler. Suda bu özellik olmasaydı, deniz ve göllerde buz haline gelen su tabakası dibe çöker ve bu olay 0°c ve daha düşük sıcaklıkta tekrarlanarak neticede suların buz tabakaları yığını haline gelmesine sebep olur, böylece buradaki bütün canlılar ölürdü. Suyun böyle bir özelliğe sahip olması bir tesadüf müdür? Suyun bu özelliğinin de bir gaye için olduğu görülür. Bir gayeye hizmet eden sebep ise tesadüf olamaz. Şuursuz tabiat böyle bir şeyi yapamaz. Şuurlu olan insanlar da yapamaz. Bunu ancak insanları da yaratan bir kudret sahibi yapabilir.

En büyük iplik fabrikalarının, modern makinalarla yaptığı ipek, küçük bir ipek böceğinin yaptığı ipek randımanının çok altındadır.

Eğer ağustos böceğinin boyu, bugünkü ses cihazları kadar büyütülse, yapılan hesaplara göre çıkaracağı sesle camlar kırılır, duvarlar yıkılırdı. Bunun gibi, eğer bir ateş böceği, bir sokak lambası kadar büyütülmüş olsa, bütün bir mahalleyi gündüz gibi aydınlatırdı. Böyle akıl almaz derecede mükemmel ve muazzam eserleri hikmetli bir şekilde ancak sonsuz bir kudret sahibi yaratabilir. Bu yaratıcının hiç değişmemesi ve sonsuz var olması gerekir. İşte bu yaratıcı Allahtır.

Okyanusların 800 m.den daha fazla olan derinliklerinde yaşıyan balıklar, havaya çıkarılınca parçalandığı gibi, insanlar da, hava basıncı altından çıkarılınca yaşayamaz. Hava hepimizi onbeş ton kuvvetle ezdiği hâlde, pestil haline gelmeyişimiz, teneffüs sayesindedir. Teneffüs yolları, akciğer keseleri, kapiller ve kan damarları ile, vücudumuzun bütün hücrelerine hava gider. İçimizde de, dıştaki tazyike eşit bir basınç mevcuttur.

 

geri    imanveehlisünnet    ileri