O herşeyi en güzel, en faideli olarak yaratdı
Allahü teâlâ herşeyi en güzel ve en fâideli olarak yaratdı. Meselâ, Erd küresini güneşden yüzelli milyon kilometre uzakda yaratdı. Dahâ uzakda yaratsaydı, hiç sıcak mevsim olmaz, çok soğukdan ölürdük. Dahâ yakın yaratsaydı, çok sıcak olur, hiç bir canlı yaşayamazdı.
Etrâfımızı saran hava, hacmen yüzde yirmibir oksijen, yüzde yetmişsekiz azot ve onbinde üç karbondioksit gazlarının karışımıdır. Oksijen hücrelerimize kadar girip, oraya gelmiş olan gıdâ maddelerini yakarak, bize kuvvet, kudret veriyor. Oksijenin havadaki mikdârı dahâ çok olsaydı, hücrelerimizi de yakar, hepimiz kül olurduk. Mikdârı 21 den az olsaydı, gıdâlarımızı yakamazdı. Yine, hiçbir canlı yaşayamazdı.
Yağmurlu, şimşekli havalarda, oksijen azotla birleşerek, havada nitrat tuzları hâsıl olup, yağmurla toprağa iniyor. Bunlar, nebâtâtı besliyor. Nebâtlar da, hayvanlara, hayvanlar da insanlara gıdâ oluyor. Görülüyor ki, rızkımız semâda hâsıl olmakda, göklerden yağmakdadır. Havadaki karbon dioksid gazı, dimâgçedeki kalb ve teneffüs merkezlerini tenbîh ediyor, çalışdırıyor. Havadaki karbon dioksid mikdârı azalırsa, kalbimiz durur ve nefes alamayız. Mikdârı artarsa boğuluruz. Karbon dioksid mikdârının hiç değişmemesi lâzımdır. Bunun için de, denizleri yaratdı. Karbon dioksid mikdârı artınca, kısmî tazyîki de artıp, fazlası denizlerde eriyerek, sudaki karbonat ile birleşerek, onu bi-karbonat hâline çeviriyor. Bu da, dibe çökerek deryâların dibinde çamur tabakası hâsıl oluyor. Havada azalınca, çamurdan ayrılıp suya ve sudan havaya geçiyor. Bütün canlılar havasız yaşayamaz. Bunun için, havayı, her yerde, her canlıya çalışmadan, parasız veriyor ve ciğere kadar gönderiyor. Susuz da yaşayamayız. Suyu da heryerde yaratdı. Fekat, susuzluğa dahâ fazla tehammül edildiği için, bunu arayıp bulacak, taşıyacak şeklde yaratdı. Fe-tebârekâllahü ahsenül-hâlikîn! İnsanlar, bunları yapmak şöyle dursun görebilenlere, anlayabilenlere ne mutlu!