Yaratıcı Yaratılmaz

Sual: Ateistlerin bir kısmı diyor ki: (Diyelim ki, gördüğümüz varlıklar kendi kendine tesâdüfen olmayıp, bir yaratıcısı var. Peki o yaratıcıyı kim yaratmıştır?)

CEVAP

Bu suâlin cevabı, âlimlerimiz tarafından defalarca verilmiştir. Onların yazılarını da anlamak için ilme ihtiyaç vardır. Ateistler bu ilimlerden haberdar olsalardı, zâten müsliman olurlardı.

Allah, her şeyi var eden ve kendi varlığının sonu, sınırı bulunmayan ve nasıl olduğu akıl ile anlaşılamayan, yalnız ilâhlık ve yaratıcılık için gerekli sıfatları bilinen bir varlıktır. Kendi kendine vardır ve bir tanedir. Ondan başka hiçbir şey kendi kendine mevcut olamaz.

Herşeyi var eden ve varlıkta durduran yalnız Odur. Kendi kendine vardır demek, kendi kendine var olmuştur demek değildir. Çünkü, böyle söylemekle, sonradan var olduğu anlaşılır. Hâlbuki, Onun varlığı gerekir. Hiçbir zaman yok değil idi.

Kendi kendine var olmak demek, varlığı hiçbir şeye muhtaç olmamak demektir. Bütün varlıkların var olması için, Onun var olması gerekir. Her şeyi var etmesi ve böyle düzgün hâlde durdurması için gerekli olan kemâl sıfatları vardır. Noksanlık, ayıp ve kusuru olamaz. Kusurlu olan ilâh olamaz.

Bütün varlıkları var eden bir varlık bulunmasa, ya herşey kendi kendine var olur, yahut hiçbir şey var olamaz. Her şeyin kendi kendine var olması, akla da, ilme de uygun birşey değildir. Çünkü, kendi kendine var olmak, kendinden önce kendisinin var olmasını îcâb eder. Vâcib-ül vücûd [kendinin hep var] olması gerekir. Böyle olsaydı, yok iken sonradan var, yahut var iken sonradan yok olmazdı. Hâlbuki, her mahlûk yok iken sonradan var oluyor ve tekrar yok oluyor. Bundan da, hiçbir mahlûkun vâcib-ül vücûd olmadığı kolayca anlaşılır.

Zâten kendi kendine var olmak, aklın kolayca anlayabileceği birşey değildir. Vâcib-ül vücûd olanın bir olması ve bütün varlıkları yoktan var etmesi gerekir. Mahlûkların var olması için bir vâcib-ül vücûdun varlığı gerekli olmasaydı, onun da kendiliğinden varlığı kabûl edilemezdi.

Her varlığın kendi kendine var olması, fenne o kadar uzak birşeydir ki, doğacılar bile (tabiat şöyle yaratmış, tabiat kuvvetlerine hükmedemiyoruz) diyorlar. Böylece varlıkların kendiliklerinden olmayıp, bir yapıcısı bulunduğunu, ister istemez açıklamış oluyorlar. Fakat, o yapıcıya lâyık olan isimleri ve sıfatları vermekten çekiniyorlar. Bilgisiz ve irâdesiz bir tabiata [doğaya] bağlanıyorlar.

Fizik ve kimya olaylarından hiçbirinin kendiliğinden olduğu görülmüyor. (Harekete geçen veya hareketini değiştiren, yahut harekette iken duran bir cisme elbette bir kuvvet etki etmiştir) deniyor. Bütün bu varlıkların bu düzen ile kendiliğinden oluverdiğini sanmak, fizik ve kimya kanunlarını inkâr etmek olur.

Atomdan Arşa kadar bütün varlıkları yoktan var eden, ilim, irâde ve kuvvet sâhibi bir yaratana inanmayıp da, bu varlıkları, fizik ve kimya kanunlarına uymayan bir tesâdüf eseri zannetmek kadar câhillik olamaz. O hâlde yaratıcıyı inkâr edenler, küfür yobazı birer kara câhildir.

Varlıkları yoktan var eden bir yaratıcının bulunmadığını, herşeyin kendiliğinden meydana geldiğini söylemek, akla da, fenne de uygun değildir. Çünkü, yok iken var olmak bir iştir. Fizik ve kimya kanunlarına göre, her iş, bu işi yapan bir kuvveti haber vermektedir. Demek ki, daha önce, bir kuvvet kaynağının bulunması, fen bilgilerine göre, muhakkak gereklidir. Her mevcudu var eden, önce başka bir varlığın bulunması gerekli olunca, birbirini yaratmak, ezelden ebede kadar sonsuz olarak zincirleme devam etmesi gerekir. Böyle olsaydı, hiçbir şey var olamazdı. Bunun da açıklaması şöyledir:

Bir başlangıcı olmayan ve hepsi birbirinden meydana gelen varlıklar, yokluk demektir. Bunu, bir misâl ile açıklayalım:

Benim elimde, sizden ödünç aldığım bir altın lira var. Siz de, onu bir arkadaşınızdan ödünç almışsınız. O da, bir başkasından almış. İşte bu ödünç verme sırası, dünyadaki bütün insanları dolaşsa bile, bir başlangıcı olmazsa, yâni ödünç olarak değil de, başka şekilde mâlik olan bir kimseden başlamadıkça, elimde mevcut olduğunu söylediğim altın lira, yoktur. Yâni bu para, kimsenin elinde değildir. Çünkü, birinin elinde olduğunu düşünürsek, bunun, bir başkasından alınması gerekir.

O başkasında da yoktur ki, buna verebilsin. İlk önce veren biri yoktur ki, elden ele dolaşabilsin. İlk önce, biri ödünç verseydi, bu lira şimdi, birinin elinde bulunurdu. Liranın var olması, sonsuzdan değil, ilk önce birinden verildiğini göstermektedir. İşte bunun gibi, her varlık, var olmak için başkasına muhtaç olarak, varlığı başkasına muhtaç olmayan bir varlığa ulaşmamak üzere, bu ihtiyaç zinciri, sonsuzdan başladığı düşünülürse, hiçbir şey var olamaz. Çünkü, herhangi bir varlığın var olması, başkasına, onun var olması da, daha başkasına, böylece sonsuz olarak hep başkasına muhtaç oldukça, hiçbir şey için varlık düşünülemez. Var olarak gördüğümüz herşey, yok olmak gerekir. Çünkü, kendinden önce başka bir şeyin var olmasına muhtaçtır. Hâlbuki o şey de, var değildir. Çünkü o da kendinden önce daha başkasının var olmasına muhtaçtır. Üçüncü şey de böyle, dördüncü, beşinci... hep böyle...

Âdem aleyhisselâmın varlığı da, yukarıda bildirilen düşünce ile kolayca anlaşılır. Hz. Âdem olmayıp da, insanların babaları sonsuz olsaydı, yeryüzünde hiç insan bulunmazdı. Çünkü, baba sayısı sonsuz demek, ilk baba yok demektir. İlk baba olmayınca, bunun çocukları da, yâni insanlar da, yok demektir. İnsanlar var olduğundan, ilk babanın da var olması gerekir.

 

Maddelerin ve sıfatlarının sonradan yaratıldığı birkaç yoldan isbat edilmiştir:

1-Maddeler ve bütün zerreleri hep değişmektedir. Değişmekte olan şey, kadîm [başlangıçsız, ezelî] olamaz, hâdis olması [sonradan yaratılması, mahlûk olması] gerekir. Çünkü, her maddenin, kendinden öncekinden meydana gelmesi işi, sonsuz öncelere kadar gidemez. Bu değişmelerin bir başlangıcı olması, yâni ilk maddelerin, yoktan var edilmiş olmaları gerekir. Yoktan var edilmiş olan ilk maddeler bulunmasaydı, yâni sonraki maddenin kendinden önceki maddeden meydana gelmesi işi sonsuz öncelere gitseydi, maddelerin birbirlerinden meydana gelmelerinin bir başlangıcı olmazdı ve bugün hiçbir maddenin var olmaması gerekirdi. Maddelerin var olmaları ve birbirlerinden meydana gelmeleri, yoktan var edilmiş ilk maddelerden üremiş olduklarını göstermektedir.

2-Gökten düşen bir taşa, sonsuzdan geldi denemez. Çünkü sonsuz, başlangıcı, ucu yok demektir. Sonsuzdan gelmek, yoktan gelmek olur. Sonsuzdan geldiği düşünülen şeyin, gelmemesi gerekir. Gelen birşeye, sonsuzdan geldi demek, akla, fenne uymayan ve câhilce bir söz olur.

Bunun gibi, insanların birbirlerinden meydana gelmeleri, sonsuz öncelerden gelemez. Yoktan yaratılmış olan bir ilk insandan başlayarak üremeleri gerekir.

(Yoktan var edilmiş olan ilk insan olmayıp, insanların birbirinden hâsıl olmaları, sonsuz öncelerden gelmektedir) denirse, hiçbir insanın var olmaması gerekir. Her varlık için de böyledir.

Maddelerin, cisimlerin birbirinden hâsıl olmaları için, (Böyle gelmiş böyle gider. Yoktan var edilmiş ilk maddeler yoktur) demek, akla ve fenne uygun değildir. Değişmek, sonsuz olmayı değil, yoktan yaratılmış olmayı göstermektedir.

Yaratıcının, maddeleri, zerreleri, çeşitli sebeplerle değiştirdiğini, yâni yok edip, bunların yerine başkalarını yaratmakta olduğunu, her zaman görüyoruz. Dilediği zaman maddeleri birbirinden yaratmaktadır. Âlemleri, her maddeyi, her zerreyi sebeplerle yarattığı gibi, dilerse, sebepsiz, vâsıtasız olarak, yoktan da yaratır.

Maddelerin, cisimlerin hâdis olduğuna [sonradan yaratıldığına, mahlûk olduğuna] inanan, fânî olduklarına, yâni, tekrar yok olacaklarına da inanır. Yok iken sonradan yaratılmış olan varlıkların yine yok olabilecekleri meydandadır. Birçok varlıklar, şimdi de yok olmaktadır.

Fenne uygun düşünen bir insanın, maddelerin ve cisimlerin, yâni her varlığın, yoktan var edilmiş olduklarına ve tekrar yok olacaklarına inanması gerekir. Cisimlerin yok iken sonradan var olduklarını ve tekrar yok olduklarını, yâni şekillerinin ve özelliklerinin kalmadığını görüyoruz. Cisimler yok olunca, maddeleri kalıyor ise de, bu maddeleri de ezelî değildir. Çok öncelerde, Allahü teâlâ tarafından yaratılmıştır ve Kıyâmet gününde hepsini tekrar yok edecektir.

geri    imanveehlisünnet    ileri