Ayet-i Kerime masal değildir

Sual: Bir yazınızda bildirilen Hz.Süleymanın, cinlerden ve hayvanlardan meydana gelen ordusunun bulunması, kuşların dilinden anlaması, hüdhüdle konuşması, Belkısın tahtının bir anda gösterilmesi gibi şeyler birer efsane ve masaldır. Kitaba, sünnete, Kur'ana ve hadise, akla, mantığa, tarihe aykırıdır. Bu hurafeleri ne maksatla yayınlıyorsunuz?

CEVAP

Bahsettiğiniz hususlar ayet-i kerime ile bildirilmiştir. Peygamber efendimiz açıklamış, âlimler de bize bildirmiştir. Mucizeler, kerametler akılla, mantıkla izah edilemez. Edilse, zaten mucize ve keramet olmaz. Hz. Musanın asasının yılan olması, Hz. Hızırın elinde pişmiş balığın canlanması, Hz. İsanın beşikte konuşması, çamurdan yaptığı şekle üfürünce kuş olup uçması, Hz. Yunusun kırk gün balığın karnında ölmeden kalması, Eshab-ı kehfin üç yüz sene uyumaları, hayvanların konuşması, Peygamber efendimizin bir anda Cennete, Cehenneme ve daha başka yerlere gidip gelmesi, mübarek parmakları arasından bir orduya yetecek temiz su akması, Hz. Ömer, Medineden seslenince İrandaki kumandanın duyması, Hz. Habib-i Aceminin deniz üzerinde yürümesi, öldükten sonra herkesin dirilmesi gibi hadiseler akılla mantıkla izah edilemez. Bunlara sadece inanılır. İnanmayıp masal, efsane diyenler ise kâfir olur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Onlardan seni [okuduğun Kur'anı] dinleyenler vardır. Onu anlamalarına engel olmak için kalblerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Onlar her türlü mucize görseler de, yine inanmazlar, nihayet gelip seninle çekişirler. İnkar edenler "Bu, öncekilerin masallarından [efsanelerinden] başka bir şey değildir" derler.) [Enam 25]

Önceki Kavimlerin Sözleri

(Öncekiler "Sahiden biz ölüp de, bir toprak, bir kemik yığını haline gelmişken yeniden mi diriltileceğiz? Şimdi bize yapıldığı gibi, daha önce de babalarımız tehdit edilmişti [Bu, öncekilerin masallarından başka birşey değildir" demişlerdi.) [Müminun 82, 83]

(İnkar edenler, "Biz ve atalarımız, toprak olduktan sonra gerçekten dirilecek miyiz? Andolsun ki, bu tehdit, bize olduğu gibi, daha önce atalarımıza da yapılmıştı. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" dediler.) [Neml 67, 68]

[Bazı müfeessirler, ayet-i kerimenin aslında geçen vâd kelimesini tehdit diye tefsir etmişlerdir.]

Hz. Süleymanla ilgili Neml suresinin 16-44. ayet-i kerimelerinde özetle şöyle bildiriliyor:

 

Hz. Süleymanın Ordusu

Süleyman aleyhisselam, Davüd aleyhisselama varis oldu. (Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize herşeyden bol nasip verildi. Bu apaçık bir lutuftur.) dedi. Hz. Süleymanın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil olan ordusu, hizmet için toplandı. Hepsi toplu, düzenli olarak gidiyorlardı. Sonunda, karıncaların bulunduğu vadiye geldiklerinde bir karınca, (Ey karıncalar, yuvalarınıza girin, Hz. Süleymanın ordusu farkına varmadan sizi ezmesin.) dedi. Hz. Süleyman, onun sözüne tebessüm edip (Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükürde, hoşnut olacağın işi yapmakta beni muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kullarının arasına koy!) dedi.

 

Hüdhüd Kuşunun Cevabı

Hz. Süleyman, kuşları araştırarak (Hüdhüdü [İbibik kuşunu] niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı? Bana [mazeretini gösteren] apaçık bir delil getirmeli; yoksa onu şiddetli bir azaba uğratır yahut keserim.) dedi. Çok geçmeden Hüdhüd gelip Hz. Süleymana (Senin bilmediğin [önemi] bir şeyi öğrendim. Sebeden doğru bir haber getirdim. Onlara hükümdarlık eden, her türlü imkana [askeri techizata] sahip ve büyük bir tahtı olan [Belkıs adında] bir kadınla karşılaştım. Onun ve milletinin Allahı bırakıp Güneşe secde ettiklerini gördüm.) dedi. Hz. Süleyman (Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız.) dedi. [Sonra Hüdhüde] (Şu mektubu götür, onlara verip bir yana çekil, varacakları sonuca bak.) buyurdu. (Neml 16-28)

Sebe melikesi, [mektubu aldıktan sonra] (Ey ileri gelenler! Bana, Süleymandan gelen Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve "Sakın bana karşı baş kaldırmayın ve teslim olarak gelin!" diyen önemli bir mektup bırakıldı.) dedi. (Ey ileri gelenler! Vereceğim emir hakkında bana fikrinizi söyleyin; siz benim yanımda bulunmadıkça, bir iş hakkında kesin bir hüküm vermem.) dedi. (Biz güçlü kimseler ve zorlu savaş adamlarıyız, emir senindir, sen ne istiyorsan emret.) dediler. Melike (Hükümdarlar bir şehre girince, orayı perişan, halkın ileri gelenlerini de zelil ederler. Onlar da böyle yapacaklar. Ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım.) dedi. [Elçiler hediyelerle] gelince Hz. Süleyman (Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz? [Ey elçi git!] söyle! And olsun ki, karşı koyamıyacakları bir ordu ile gelir onları oradan hor ve hakir olarak çıkarırız.) dedi.

 Hz. Süleyman [müşavirlerine] (Bana teslim olmalarından önce, hanginiz onun tahtını yanıma getirebilir?) dedi. Cinlerden bir ifrit, (Sen yerinden kalkmadan önce onu getiririm, bunu yapabilecek bir güce sahibim.) dedi. Kitabı bilen biri, (Gözünü açıp kapamadan onu getiririm.) dedi. Hz. Süleyman, tahtı yanına gelmiş görünce (Şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan Rabbimin bir lütfudur bu.) dedi.

Hz. Süleyman (Tahtını tanımıyacağı hâle getirin, bakalım tanıyabilecek mi?) dedi. Melike geldiğinde (Senin tahtın böyle miydi?) denildi. O da (Sanki tıpkı o, zaten daha önce bize bilgi verilmiş ve teslimiyet göstermiştik.) dedi.

 

Belkıs İman Etti

Melikeye (Köşke gir.) dendi; salonu görünce, onu derin bir su zannedip, eteğini çekti. Hz. Süleyman (Bu billurdan yapılmış şeffaf bir zemindir.) dedi. Melike (Rabbim, [Güneşe tapmakla] kendime yazık etmişim. Hz. Süleymanla beraber, âlemlerin Rabbi olan Allaha teslim oldum.) dedi. (Neml 16-44)

Peygamber efendimizin açıklaması olmasaydı, bu ayetlerden açık bir şey anlamak çok zordu. Mesela Belkısı billur zemin üzerinde niçin yürütmüştü? Getirilen hediyeler ne idi? Belkıs ne gördü de iman etti? Bunun gibi suâller cevapsız kalırdı. Hz. Süleyman ve Belkıs yazımız tekrar okunursa bu ayet-i kerimelerin manaları kolayca anlaşılır. Hz. Süleymanın kuşların ve diğer hayvanların dilinden anladığı yukarıda bildirilmişti.

 

Kuşlar Ne Diyor?

İmam-ı Begavi hazretleri, Kab-ül-Ahbar hazretlerinden nakleder ki:

Süleyman aleyhisselam, bazı kuşların, öterken ekseriya ne dediklerini şöyle bildirmiştir:

Tavus kuşu "Cezalandırdığın gibi cezalandırılırsın" der.

Hüdhüd "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" der.

Göçeğen "Ey günahkârlar, Allahü teâlâdan af ve mağfiret isteyiniz," der.

Kaya kuşu "Her canlı ölecek, her yeni eskiyip, çürüyecektir" der.

Kırlangıç "Ne yaparsanız, onu bulursunuz" der.

Güvercin "Gökleri ve yeri mahlukatla dolduran Rabbimi noksan sıfatlardan tenzih ederim" der.

Kumru "Sübhane Rabbiy-el-ela" der.

Karga "Allahü teâlâdan başka her şey helak olacaktır" der.

Kustat kuşu "Susan, başına belâ ve musibet gelmesinden kurtulur" der.

Papağan "Düşüncesi dünya olan kimseye yazıklar olsun" der.

Doğan "Sübhane Rabbi vebihamdihi" der.

Yukardaki kuşların ötüşleri, konuşmaları yalnız bu sözlere ve manalara mahsus değidir. Neml suresinde, karınca ve hüdhüdün konuşmalarının bildirilmesi, ihtiyaca göre öterek ses çıkardıkları, konuştukları anlaşılmaktadır.

Kuşların, diğer vahşi hayvanların sesleri ve kainattaki hareketlerin hepsi, Allahü teâlânın, peygamberlerine ve arifinden olan evliyasına hitabıdır. Evliya, bu ses ve hareketleri makamları ve derecelerine göre anlar. Çünkü, peygamberler (aleyhimüsselam) kuşların ve diğer hayvanların dillerini aynısıyla bilirler. Evliya-i kiram ise, onların dillerini aynen bilemez. Sadece, onların seslerinden kendi hallerine aid olan hususları, Allahü teâlânın kalblerine ilham etmesi ile bilirler. (Ruh-ul-Beyan, Peygamberler Tarihi Ansiklopedisi)

geri    mezhep    ileri