Tercümeden din öğrenmek

Ehl-i sünnet âlimleri, âyet-i kerîmeleri tercüme değil, uzun tefsîr ederek açıklamışlardır. Şu hâlde hangi tercüme olursa olsun, hiç bir tercümeden din öğrenilemez. Bu bakımdan, dînini öğrenmesi için bir kimsenin eline, en uygun tercümeyi bile vermek, okyanus ortasında bulunan insana bir tahta parçası vermekten daha kötüdür. Çünkü bu tahta parçası ile insan sâhile çıkamıyacağı için ölür, îmânlı ise Cennete gider. Fakat tercüme ile din öğrenmeye kalkışan kimse, îmânını kaybedebilir ve ebedî Cehenneme düşebilir.

Her tefsîri herkes anlıyamaz. Kur'ân-ı kerîmi tercüme etmenin imkânsız olduğu yukarıda bildirildi. Ancak tefsîri yapılabilir. Tefsîr yapmak da büyük iştir. Bir hadîs-i şerîfte, (Kur'ân-ı kerîmi kendi görüşüne göre tefsîr eden kâfir olur) buyuruldu. O hâlde tefsîr denilen her kitaba güvenmemelidir! Mevdû'at-ül-ulûm'da deniyor ki:

(Kur'ân-ı kerîm ilmi, içinde şaşılacak, akıllara durgunluk verecek, sayısız acîb hâller bulunan engin bir denizdir. Ondaki her ilmi öğrenmek, sırrına erişmek imkânsızdır.)

Kur'ân-ı kerîmin hakîkî tefsîrini yapan, doğru ma'nâsını veren, ancak Muhammed aleyhisselâmdır, Onun hadîs-i şerîfleridir. Bu hadîs-i şerîfleri de, ancak Eshâb-ı kirâm ve müctehîd imâmlar anlayabilmiş, müslümanlar da bu âlimlerin anladıklarına uymuştur. Şu hâlde, Kur'ân'dan ve hadîsten ve bunların tercümelerinden din öğrenmek mümkün olmaz. Her müslüman, dînini, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından hazırlanan ilmihâllerden öğrenmelidir.

geri    mezhep    ileri