Sual: Yalnız maddiyata inanan kimselerin çok defa dertlerine çare bulamadıklarını, intihara kadar gittiklerini görüyor ve okuyoruz. Bunun sebebi inançsızlık değil midir? Bir müslüman olarak bizler böyle hallerde, nasıl hareket etmeliyiz?
Yalnız maddiyyata inanan kimseler, çok kerreler dertlerine çare bulamayıp, ümitsizliğe kapılmaktadırlar. Bu, onların ruhlarının boş kalmasından ileri gelmektedir. İnsanın ruhu da, bedeni gibi gıdaya muhtaçtır. Bu da, ancak iman etmekle kabildir ve Allahü teâlânın yolunu ancak din gösterir. Allahü teâlâyı inkar edenler bile, muhakkak bir gün bu ihtiyacı duyarlar.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, insan ruhunun gıdası, dindir. Mevcut dinlerin içinde de en doğrusu, en yenisi ve dünya şartlarına en uygunu islâm dinidir.
Ne yazık ki, biz müslümanlar, pırlanta gibi temiz dinimizi dünyaya istediğimiz gibi anlatamıyoruz. Bunda, bizim de dinimize tam bağlı olmamızın ve onun emirlerine tam uymamamızın tesiri vardır.
İslâm dini, herşeyden önce, beden ve ruh temizliğine emreder. Ruh temizliği, önce Allahü teâlâya ve Onun, son peygamberi olan Muhammed aleyhisselam vasıtası ile göndermiş olduğu emirlerin ve yasakların hepsine inanmakla ve elinden geldiği kadar bunlara uymağa çalışmakla hasıl olur. Ruhun böylece temizlenmiş olduğu, hiç yalan söylememekle, kimseyi aldatmamak, daima dürüst olmak, yanlış akaidlere [dogmalara] inanmamak ve herkese yardım etmek ve Allahü teâlânın emirlerine tabi olmak ile belli olur. Bir müslümandan, ancak bu beklenir.
O hâlde, islâm dinini tebliğ etmek istiyen bir insan, kendisi bizzat nümune [örnek] bir müslüman olmalıdır. Böyle doğru ve dürüst hareket edersek, bizi gören başka dine bağlı olan kimseler, bize hayran kalacak ve kendiliklerinden islâm dinini araştırmağa başlıyacaklardır. (Niçin müslüman oldunuz?) suâline cevap veren ve yeni müslüman olan din kardeşlerimiz, hakiki müslümanları ve onların yaşama tarzını gördükten sonra, müslüman olmağa karar vermişlerdir. Bu müslümanlar bizden, islâm dinini yaymak, neşretmek için uğraşmamızı, bunun için de dinimizin emirlerine iki elle sarılarak herkese nümune, örnek bir müslüman olmamızı istemektedirler. Bütün eksiklerimize, propaganda gücümüzün noksanlığına, İslâmiyet aleyhinde yapılan yanlış, düşmanca neşriyata ve hıristiyanlığın yayılması için yapılan korkunç gayretlere rağmen, İslâmiyet dünyada gittikçe yayılmaktadır.
Biz, hakiki bir müslümana yakışır bir tarzda hareket edersek, müslümanların adedi daha çok artacak, müslümanlar çoğaldıkça, dünyada yanlış itikadlar, inanışlar azalacak ve beşeriyyet arzuladığı sulh ve sükuna, rahat ve huzura kavuşacaktır.
Ünlü Rus yazarı Soljenitsin, Amerikaya yerleştiği zaman, kendisinin büyük sıkıntılardan, ruhi bunalımlardan, makine olmaktan kurtulacağını zannetmişti. Birgün bir üniversitede Amerika gençlerini başına toplıyarak onlara şöyle hitap etmişti:
(Ben buraya gelince, çok bahtiyar olacağımı zannetmiştim. Ne yazık ki, burada da büyük bir boşluk hissediyorum. Çünkü siz, artık maddenin esiri olmuşsunuz. Evet, burada hürriyet var, herkes istediğini yapıyor. Fakat, ancak maddeye önem veriyor. Ruhları bomboş. Hâlbuki, insanı hakiki insan yapan, onun tekamül etmiş [gelişmiş], temizlenmiş ruhudur.
Size tavsiyem şudur: Ruhunuzu geliştirmeye, güzelleştirmeye bakın! Ancak o zaman, ülkenizde bulunan ve sizi de üzen çirkinlikler yok olmaya başlar. Dine önem verin! Din, insan ruhunun gıdasıdır. Dinine bağlı insanlar, her işte sizin en büyük yardımcınız olacaktır. Çünkü, onları Allah korkusu doğru yoldan ayırmaz. Sizin en büyük zabıta kuvvetiniz bile, herkesi gece gündüz murakabe edemez. İnsanları fenalıktan alıkoyan polis gibi, onların duyduğu Allah korkusudur)